Annemin yeniden gülmesi, hayata yeniden sarılması beni mutlu etse de, aldığı kararları doğru bulmuyordum. Bu hayatımızı ciddi derecede etkiliyordu. Babam öldükten sonra annem kendini kaybetmişti. Ben de farksızdım. O zamanlar 14 yaşındayım. Yeni olgunlaşıyordum. O zamanlar tek daynağım babamdı. O benim için bir dağ, sığındığım bir limandı. Onsuz tutunacak dalım kalmamıştı. Acılarla erken yüzleşmiş, erken büyümek zorunda kalmıştım.
Babam ölünce bize bir ev, bir araba ve birkaç küçük arsa bırakmıştı. Hazıra dağ dayanmazdı tabii. Bu birikim ben 16 yaşıma geldiğim zaman bitmeye başlamıştı. Annemin birileri ile görüştüğünü biliyordum. Saklamaya çalışsa da bu konuda çok iyi değildi. Bir kadın için yalnızlık zordu. Şu zamana kadar maddi ihtiyaçlarını karşılamış olsa da, duygusal ve cinsel ihtiyaçları da vardı. Yaşanacak güzel günleri vardı. O da haklıydı. Ama kendinden 8 yaş küçük biriyle de görüşemezsin bence!
Annem 40 yaşındaydı ve normalde çok bakımlı bir kadındı. Ama babamın ölümünden sonra biraz ipin ucunu kaçırmıştı. Masmavi gözleri ve doğal kızıl saçları bana da harika bir genetik mirastı. Onun kızıl mirasını ve mavi gözlerini ben de taşıyordum. Annem 6 cm topukla 1.80 oluyordu. 61 kilo onu kilolu göstermiyordu. Yine bana genetik miras kalan, annemden bana geçen ve aslında ergenlikten beri kendini belli eden yaşıtlarıma göre iri göğüslerim beni memnun ediyordu. Annemin 95 beden C kalıptı, ben minyon olmama ve halen olgunlaşma çağında olmama rağmen göğüslerim 80 bedendi ve bu yaşıtlarım için inanılmaz bir rakamdı. B Cup sutyen kullanıyordum ki, sınıf arkadaşlarım olan kızların vücutları tahta gibi dümdüzdü. Erken olgunlaşmam sadece psikolojik değil, bedensel de olmuştu.
Yine annemin 61 cm beli ve gerçekten beni bile kıskandıran 98 cm poposu, annemin sadece yaşıtlarına değil genç kesime de hitap ettiğini gösteriyordu. Annem oldukça seçici biriydi ve maddi durumu dahil her konuda alfa bir kişiyle birlikteydi. Ömer abi, yaklaşık 1.90 boyunda, 80 kiloda, esmer, kaslı bir adamdı. İşinde çok başarılıydı ve paraya para demiyordu, üstelik sadece 32 yaşındaydı.
Annemin kızı olduğum çok belliydi. Onun gibi kızıldım ve mavi gözlerim vardı. Balık etli, iri yapılı, hatta normal arkadaşlarıma göre minyon tipliydim ve onlardan dolgundum. Küçük vücudumda genetik mirasım daha çekici duruyordu. Aynaya baktığımda 1.62 boyuma göre 56 kilo çok değildi, çünkü göğüslerimi taşıyordum. Aynı zamanda 58 cm belime, 90 cm’lik popom vücudum tam oturduğu zaman daha da geniş olacaktı. Kum saati gibi bir fiziğe yakışır bir yüzle annemin gençlik haliydim adeta.
Tabii ki okulda da bu halim dikkat çekiyor, üst sınıflardan oğlanlar bile tanışmak, konuşmak istiyor, ilgilerini belli ediyorlardı. Kimi benimle cinsel olarak birlikte olmak için, kimi ise gerçekten sevdiği için. Beğenilmek, bana cinsel beğeniyle bakılması elbette ki beni etkiliyordu. Cinsellikle tanışmam ise bu dönemde olmuştu. Erkekleri vücudumla etkileyebildiğimi görmek beni daha kadınsı, sexy ve yeterli hissettiriyordu. Abartı olmadan onlara vücudumu sergilemek, farkında değilmişim gibi frikikler vermek beni heyecanlandırıyordu. Sonuçta siklerinin benim için kalktığını düşünmek beni ilk mastürbasyon deneyimine götürdü.
Okuldan konuştuğum, benden hoşlandığını bildiğim birine masum bir fotoğraf atmıştım. Aslında sadece yarım atlet giymiştim. İri göğüslerimin duruşu ve uçlarının belli olduğunu fark etmedim bile. Öyle giyinmeye alışık olduğum için bunun karşımdaki kişide bir etkilenme yaratacağını bilmiyordum bile. Bundan cesaret almış olacak ki, bana çıplak ve kalkmış sikini atmıştı. Ne! Bu neydi böyle! Sünnetlerden veya küçük çocuklardan gördüğüm şeyden çok farklı ve ilk defa böyle kocaman ve dimdik duran büyük bir sik görüyordum. Bunu ben yapmıştım, o siki ben kaldırmıştım, o sik benim için kalkmıştı! İlk aklıma gelen şeyle kendimi kaybetmem bir olmuştu: Bu büyük şey benim küçük amıma nasıl sığacaktı?
Elim ıslak amıma gitmişti. Daha klitorisin ne olduğunu bilmeden önümdeki şeyi hoş geldiği için okşuyor, bir yandan o resme bakıyordum. Bir yandan bakıyor, bir yandan amımı okşuyor ve parmaklıyordum. O siki içimde istiyordum, amıma girsin istiyordum. Hızlandım hızlandım ve en son bacaklarım titreye titreye orgazm olurken amımdan akan sularla kendime geldim. Mastürbasyonla böyle tanışmış ve sonraları da sık sık yapar olmuştum. Orgazm olmak harika bir şeydi. Ama hiç birine çıplak fotoğrafımı atmamıştım. Kimseyle görüntülü veya sesli masturbasyon yapmamıştım. Cinselliği kendi içimde yaşıyordum. Sosyal medya hesabımda en fazla şort, etek, ya da bikinili fotoğraflarım vardı. O da her önüme geleni kabul ettiğim bir hesap değildi.
Annemin sevgilisi Ömer abi yaşına göre çok başarılı ve bilinen bir avukattı. Annemle, babamdan kalan arsaları satma döneminde tanışmışlar ve samimiyetleri ilerlemişti. Annem liseli kızlar gibi gizlice telefonda konuşuyor, telefona bakıp gülümsüyor, bazen süslenip evden çıkıp gidiyordu. Hatta bazı gecelerde odasında fısıltılarla telefonda konuşup inlediğine de kulak misafiri olmuştum. Kesin telefonda mastürbasyon yapıyordu.
Mastürbasyon böyle zevkliyse, kim bilir seks nasıldır diye düşünmüştüm. Hak vermiştim. Şimdi annem de benim konumuma düşmüştü. Annemin sosyal medya hesabındaki galeride çıplak fotoğraflarını görmüştüm, sanırım silmeyi unutmuştu. Tabii ki de söyleyip utandırmamıştım, ama ima etmiştim. “Sen yine çok çıplak gezme anne! Dikkat et!” diyerek taşladıktan bir gün sonra galerisine şifre koymuştu. Huyu değildi, ama hayatını yaşıyordu. Gerekiyordu. Kızmıyordum. Ufak bir sinirlenme ile geçiştiriyordum.
Annemin kaçamak görüştüğü Ömer denen adamı bir gün okuldan eve geldiğimde görmüştüm. O telefonla görüştüğü Ömer canlı canlı karşımdaydı. Giydiği takım elbise ile bana bakıp gülümsüyordu. Düşünceli surat ifadeli anneme baktığımda bu adamın Ömer olduğunu o zaman anlamıştım. Annem kalkarak, “Cerenciğim seni tanıştırayım. Ömer abin!” dedi. Hızlı ve kendimden emin adımlarla üzerine yürüdüğümde Ömer abi ayağa kalkmıştı. İçimden (Burası benim çöplüğüm!) diyordum. O ise fizik olarak benim iki katımdı, beni baştan aşağı bir süzmüştü. Gayet kibar bir şekilde elini uzatıp, “Merhaba Ceren! Annen senden çok bahsetti!” dedi.
İçimden (Hayret! Kendini siktirmekten fırsat bulmuş!) diye geçirdim. Bu habersiz tanışma beni sinirlendirmişti. Keşke haber verseydi. “Merhaba Ömer abi. Annem sizden çok bahsetmese de zaten ben anlamıştım. Duygularını saklayamaz da!” dedim. Sesimin tonu cümlenin sonuna doğru sertleşmişti. Annem gülerek ortamı yumuşatmaya çalışırken, “Ben odamdayım!” deyip uzaklaştım. Kötü bir tanışmaydı, ama eli yüzü düzgün bir adamdı.
Günler günleri kovaladı. Ömer abi sürekli bize geliyordu. Bense okula gitmeye, kendimi ve cinselliği keşfetmeye devam ediyordum. Ben okuldayken zaten ne oluyorsa oluyordu. Aslında bu dönemde erkekleri tanımış, erkeklerin zaafını anlamıştım. Tayta ilgi duyuyorlardı. Benim de libidomun yükseldiği bir dönemdi. Tek tayt giyen ben değildim tabii ki. Tayt giydiğim zaman popomda külotumun izi belli oluyordu. Ön taraftan bakılınca da, amımın şekli ve çizgi halindeki yarığı da belli oluyordu. Buna göz yumuyor ve üzerimde gezen gözleri gururla taşıyordum. Vücudumu beğeniyordum.
Bazılarının da ilginç bir şekilde ayaklarım ilgisini çekiyordu. Artık pedikür yaptırıyor ve oje sürüyordum. Fotoğraf atarken işe yarıyordu. Ayak aslında el gibi bir şeydi ve bana cinsel bir çağrışım yapmıyordu, o yüzden ayağımın çıplaklığını göğüslerim ve popom gibi saklamıyordum.
Okuldan geldiğim bir gün annem benle konuşmak istedi. Hayret, Ömer abi bu gün yoktu, ama yine gündem oydu. “Kızım şimdi biliyorsun ki artık ikimiz varız…” dedi. “Evet?” dedim. “Gelirimiz yok ve maddi açıdan bu bizi artık zorluyor…” dedi. “Çalış o zaman!” dedim. “Ceren! Offff, tamam!” dedi, gözlerini devirmişti, “Babasız büyüdün biliyorum, sana bakmak benim için de zordu ve psikolojini olumsuz etkiledi…” dedi. “Eeee?” dedim, konuyu nereye bağlayacaktı acaba çok merak ediyordum. “Benim de bir kadın olarak bazı ihtiyaçlarım var…” dediğinde içimden (Biliyorum, yarak yemek!) diye geçirip, “Hı hı!” dedim. “O yüzden ben hem maddi açıdan bizi rahatlatması için, hem aile düzenini, aslı gibi olmaz ama baba sevgisini hisset diye, hem ben de bazı ihtiyaçlarımı karşılamak, aşkı ve sahiplenmeyi hissetmek adına Ömer abinle birlikte yaşamaya karar verdim!” dedi.
“Ne!!! Şaka mı bu anne?” dedim, sinirden gülüyordum, “Şaka olmalı yani, ben başkasının evine asla gitmem!” dedim. Sesimin tonu aşırı yükselmişti. Annem, “Ben malımı tanıyorum. Bunu da düşündüm. Ömer abin bizimle yaşayacak, biz ona taşınmayacağız. Senin yerini değiştirmeye niyetim yok zaten tatlım!” dedi. “Anne, bir erkek evde gezecek, ben nasıl rahat olacağım?” dedim. “Hayatım hareketlerine biraz daha dikkat edeceksin, hepsi bu. Deneyeceğiz. Herşey güzel olacak, bana güven!” dedi.
Normalde olay çıkartıp tehtidler savururdum, ama annem bu konuşmayı yapıyorsa zaten her şey çoktan hazırdı. Kendimden biliyorum, benim gibi annem de kafasına koyduğu şeyi yapardı. Ömer abi bizimle yaşayacaktı, ama sanki annem onu uyarmış gibiydi. Annemden beklediğim bir hareketti, (Kızımın gönlünü al. Onunla iyi anlaş!) demişti mutlaka.
Yine okuldan eve geldiğim bir gün Ömer abi, “Hoş geldin Ceren’ciğim!” deyip sarıldı sımsıkı. Sert parfüm kokusunu hissetmiştim. Kollarında kaybolmuştum. “Sen de hoşgeldin Ömer abi!” dedim. Olaya bak be, adam benim evimde beni karşılıyordu! Yanlarında kalmak istemediğim için hemen odama geçtim. Yani aslında benim odam sanıyordum. Girdiğim anda odamı tanıyamadım. Odam baştan aşağı yenilenmişti.
Boyası, mobilyaları, masam, beyaz bir yatak, açık pembe duvarlar. Beyaz ahşap işlemeli aynalı bir dolap, yine beyaz mavi karışımı tonlarda bir masa. Oda turkuaz pembe ve beyaz tonlardan oluşan şirin mi şirin bir oda olmuştu. Yeni masamın üstünde de iki kutu vardı. Şaka! Şaka olmalı bu değil mi? O ünlü markanın en son model akıllı telefonu ve yeni bir laptop! Siktir! Bu gerçek miydi? Şok geçirmek üzereydim. Önce baştan sona yenilenmiş bir oda, sonra beyaz kurdele ile sarılmış son model akıllı telefon ve laptop kutuları!
Ben aptallaşmış halde odama ve heydiyelere bakarken, Ömer abinin, “Bayılmadın değil mi prenses? Ben sevinç çığlığı falan bekliyordum!” sesiyle irkildim. Konuşamıyordum resmen. “Be… B-Ben şey… Çok şey… Teşekkür ederim…” diyebildim. Bu beni dehşet mutlu etmişti, ona sarıldım, ama ne sarılma, göğüslerim aramızda ezilmişti. O da beni kaldırmış, bir tur döndürmüştü. O sırada onun vücudunu hissetmemle içim bir hoş olmuştu.
“Sen bunu hak ediyorsun prenses!” dediği sırada annem bizi kapıda gülümseyerek izliyordu. “Pizzalar geldi! Hadi soğutmayalım isterseniz!” dedi annem. Pizzaya bayılıyordum, “Yaşasın! Pizzaaaaa!” diye sevincimi dile getirdim. Ağzım kulaklarımdaydı resmen. Zıplaya hoplaya merdivenlere koştum! Benim bu halimi gören annem ve Ömer abi hallerinden çok memnundu. Ömer abi merdivenleri inerken yüksek sesle, “Bu evde benim gibi sufleyi çok seven biri daha varmış diye duydum!” dedi. Sufleyi duyunca gözlerim açıldı, “Neeeee! Sufle mi? Hani nerde?” dedim. Annem Ömer abiye, “Ben sana demiştim sufleyi duyunca tazmanya canavarına dönüyor diye! Yemekten sonra Ceren!” dedi. Ömer abi tamamladı, “Hemde iki tane!” diyerek.
Sanırım uzun zaman sonra hayatımın en iyi akşamını yaşıyordum! Yemekte Ömer abi bize komik dava anılarını anlattı. Gerçekten güldürüyordu ve nasıl davranması gerektiğini biliyordu. Yemek yerken annemin parmağındaki pahalı yüzüğü farkettim. Hediyelerle tek mutlu olan ben değildim demek ki!
Pizzanın üstüne sufleleri öyle hızlı yemiştim ki, ağzım yüzüm çikolata olmuştu! Annemle Ömer abi sarmaş dolaş bir vaziyette beni izleyip gülüyorlardı. Annem sofrayı toplamaya başlayıp mutfağa gitti. Bense lavoboya gidip çikolata içinde kalan ağzımı yüzümü temizledim. Ömer abi salondaki koltuklara geçmişti bile. Ben üzerimi değiştirmeye odama çıkıp yeni odama uygun pembe bir gecelik giydim.
Yine salona indim. Annem halen mutfaktaydı. Yılların verdiği alışkanlık ile çapraz köşede duran tekli koltuğa oturmuştum. Ömer abi, “Güzelliğini annenden almışsın Ceren. Tıpkı annen gibisin prenses!” dedi. Bu sözleri sanki beni utandırmıştı. Yanaklarımın kızardığına emindim. Bir an Ömer abiye bakınca oturuşumun farkına vardım. Gözleri açık bacaklarımın arasında, karşıdan muhtemelen net bir şekilde görünen külotumdayadı. Rahat oturmuşumu değiştirip bacaklarımı kapattım, eteğimi düzeltip, “Teşekkür ederim!” dedim. Şirin davranmaya çalışıyordum, oysa ki utanmıştım.
Annem elinde bir şişe şarap, iki bardak ve mezelerle gelince benim odama gitme vaktimin geldiğini anladım. Bu romantizme katlanmaya niyetim yoktu. Ellerimi bacaklarıma vurarak, “Bana müsaade!” diyerek kalktım. İtiraz etmediler. Niyetleri belki de baş başa kalmaktı.
Odama gidip kapıyı kapattım. Yeni telefonumu ve bilgisayarımın resmini çekip kız dedikodu grubunda paylaştım. Üvey baba dedikodusu yapıp biraz kızlara hava attım. Bir şeyin eksikliğini başka şekilde kapatmaya çalışıyordum aslında. Yeni telefonumu kurcalayıp ayarlar yapıp kamerayı deneyene kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. Annemlerin de sesi soluğu çıkmıyordu. Saat gece 1’i geçiyordu. Telefonu başucumdaki komodinin üzerine bırakıp uykunun girabına kapılmış ve dalmışım…
Gece bir bağırma sesi beni uyandırdı. Ne oluyor diye kalktım, ama ses falan yoktu. Hazır uyanmışken gidip işeyeyim dedim. Odamdan çıkıp banyoya yakınlaştıkça fısıltılar duyuyordum. Merdivenlerde ceket, gömlek ve annemin tişörtüyle sutyeni atılmış duruyordu. Odaya kadar sabredemedikleri belliydi. Sesler ve ortalığa bırakılan giysiler annemin yatak odasını işaret ediyordu. Fısıltılar yaklaştıkça nefes seslerinden yarım yamalak çıkan kelimelere dönüşüyordu. Sessizce parmak ucumda yakalaştım. Nefes sesleri arasında annemin sesi daha baskındı. “Iğğğhh, daha derine! Sok, ohhhh, sok! Immmm, hepsi benim!” diyordu.
Ne yaptıklarını görmemem gerekiyordu aslında, ama adım adım ileri gitmekten kendimi alamıyordum. Bir adım daha, sonra bir adım daha. Aceleyle kapıyı bile tam kapatmamışlardı. Aralıktan baktım, annem domalmış, Ömer abiye kendini siktiriyordu. Ömer abi annemin saçlarını eline dolamış, bir eli de belinden kavramış, annemi sikiyordu. Sarhoş oldukları belliydi. Annem yarım yamalak inliyordu. Bir ara Ömer abi annemin amından yarağını çıkardığında, ben ses çıkarmamak için kendi ağzımı kapattım. O neydi öyle! O gerçek miydi? O nasıl bir yaraktı öyle? Gitmem gerekiyordu, kapıya bakarlarsa beni görebilirlerdi. Ama gidemiyordum. Elimi istemsizce bacak aramdayken buldum. Hafifçe eğilmiştim, bir elim göğüslerimde, diğeri geceliğin altında amımı okşuyordum…
Birden Ömer abi anneme, “Amına koduğumun orospusu!” diyerek öyle sert sikmeye başladı ki, annem, “Ayyyy!” diye çığlık attı. Ömer abi bir eliyle her köklediğinde altta sallanan göğüslerini kavramıştı. Bu hareket benim kendimi kaybettiğim andı, o an dizlerim titremeye, bağı çözülmeye başladı. Gözlerim kaydı. Ömer abi annemi sert bir şekilde siktikçe sikiyor, annem de, “Sik erkeğim, ohhh, sik!” diye inliyordu. Daha fazla dayanamadım, ayaklarım tutmadı. Ömer abi kükreyerek annemin içine boşalırken, benim gözlerim kapanmış, resmen ayakta durmamış ve kapının direğine yaslanarak orgazm olmuştum…
Gözlerimi açtığımda Ömer abiyi başını tekrar anneme çevirirken gördüm. O açıdan beni görmüş olabilir miydi? Sessizce uzaklaştım ordan ve hızlıca odama geçtim, kendimi yatağa attım. Olanları düşünmeye başladım. Külotum sırılsıklam olmuştu. Delicesine orgazm olmuştum. Üstelik annemi siken adamın yarağını görerek. Heyecan, terginlik ve korku içinde uyumuşum…
Günler geçiyordu. Ömer abi her gün bizim evdeydi. Resmi bir nikah da yoktu ortada. Ama gece sikişme seslerine alışmıştım artık. Annem, Ömer abi domal dese domalıyor, yala dese yalıyor, kızsa hemen susuyor, kısacası köpeği oluyordu. Neredeyse her gece sikişiyorlardı. Ömer abi genç ve enerjikti, annem ise çalışmadığı için yorulmuyordu. Ama ben de insandım, illa ki etkileniyordum. Onların seslerine masturbasyon yaparak eşlik ediyordum. Ama korkudan izlemeye cesaretim yoktu. Ömer abiye cinsel bir arzu beslemiyordum, ama bu olay beni etkiliyordu, ister istemez sikilen annemin yerine kendimi koyuyor ve Ömer abinin beni siktiğini hayal ederek mastürbasyon yapıyordum. Yaptıkları yanlış değildi, ama biraz daha sessiz yapabilirlerdi. Benim duyabileceğimi düşünmeleri gerekirdi…
Artık son bahar başlamamıştı. Eylül ortasındaydık. Yazdan kalan bir hava vardı ve 36 dereceyi gösteriyordu. Pastırma yazı dedikleri bu olsa gerek. Annem saat 6:30 gibi sabahlığı ile odama girdi. Uyandım ama gözlerimi tam açamıyordum henüz. Daha sabah aptallığı ile, dağınık saç baş, belime kadar sıyrılmış gecelik ile aptal aptal anneme bakarak, “Noldu yaaaa? Hafta sonu değil mi bu gün? Daha kargalar bokunu yemedi!” dedim.
Annem şımarık bir eda ile, “Hazırlan Ceren! Ömer tatil yapamadık uzun zamandır diye, hazır sıcak havayı bulmuşken bizi iki günlüğüne Sivrice koyuna götürüyor!” dedi. Erken çıkmamız gerektiğine göre sanırım uzak bir yerdeydi. Hemen plaj çantamı aldım, hazırlamaya başladım. Güneş kremi, plaj havlusu, terlik, yedek iç çamaşırı ve yedek kıyafet, deniz gözlüğü, yedek bikini (birini içime giyecektim), okumak için ama hiç okunmayan kitap, kulaklık, şarj aleti…
Pembe aşığı biri olarak koyu pembe bir bikini seçmiştim, yanları ipliydi. Artık plajın en güzel kızı olmak için hazırdım. Akşam muhtemelen güzel bir mekanda yemek yiyecektik, o yüzden sırt çantama makyaj malzemelerimi ve akşam giyeceğim kıyafeti de koymuştum. Çantam hazırdı.
Bikinimi giymek için geceliğimin askılarını omuzlarımdan indirip çıkardım. Dolabımın aynasında iri göğüslerime ve amımın şeklini almış küloduma bakıyordum. Ellerimi göğüslerime attığımda ellerimden taştığını görüp mutlu oluyordum. Bikinimi giymek için külodumu da çıkardım. Elim direkt ıslak olan amıma gitti. Gece rüyamda kiminle sikişmiştim acaba, Ömer abiyle mi? Hatırlamıyordum, ama külodumda amımın sıvısı vardı.
Elimi daha yeni yeni uzayan kıllara attım. Kıllar bu gün bikinimle çirkin bir görüntü sağlamayacaktı. Bacaklarım zaten her zaman bakımlı ve güzeldi. Aynada kıvrımlı kadınsı bedenime bakıyordum. Omuzlarımdan iri göğüslerime dökülen saçlarıma, pembe göğüs uçlarıma, ince belime, geniş yuvarlak dolgun popoma…
Harika görünüyordum ki, birden kapı açıldı! Ömer abi, “Ceren hazır mıs..” diyerek donup kalmıştı. Ben de bir an donmuştum. Hemen ellerimle göğüslerimi kapatıp arkamı ona döndüm. Ama nereye dönsem göreceği yerim vardı. Sanki adama amıma değil götüme bak demiştim. Ömer abi, “Çok özür dilerim!” diyerek çıkıp kapıyı kapattı. O da beni çıplak beklemiyordu. Aslında bilmese de eşitlenmiştik. Her ne kadar o bilmese de ben de onu çıplak görmüştüm, hem de annemi sikerken.
Hemen pembe bikinimi giydim. Üzerine açık mavi kot eteğimi giydim. Ayaklarıma mor parmak arası terliklerimi giydim. Pembe ojelerle çok şık duruyordu. Tatil kombinim hazırdı. Üzerimde de pembe bikini, üstüne tüm tül siyah transparan bir askılı giydim. Güneş gözlüğüm ile uyumlu olmuştu…
Arabaya bindik. Uzun bir yol bizi bekliyordu. Altımda bikini olduğu için arka koltukta eteğimin toplanması, bacaklarımı açmam önemli değildi, zaten denize girerken herkes bikiniyle görecekti beni. Ama eteğimden çok Ömer abi dikiz aynasından ayaklarıma bakıyordu. Ojeli tırnaklarıma. Gözü sık sık oraya gidiyordu. Ya da ben kendi kendime kuruntu yapıyordum…
Yolda kahvaltı molası verip devam ettik. Müzik dinleyerek, benim de biraz uyuyarak gittiğimiz yol Sivrice’de son bulmuştu. Saat henüz 13:30 idi. Kahvaltımızı güzel ettiğimiz için direkt otele Chek-in yaptık. Belboy valizlerimizi odaya çıkarırken biz iskeleye gittik. Deniz üzerine tahta platform kurmuşlardı. Platformun altı denizdi. Platformun üzerinde büyük genişçe alanda şezlonglar ve en ileride de denize inilen bir merdiven vardı. Otantik bir havası vardı. İskeleye şezlonglara içeriden servis yapıyorlardı. Zaten çok yakındı. Butik bir oteldi. Rengarenk çiçeklerin içindeydi, bahçesi cennet gibiydi.
Üç tane şezlong hakkımız vardı. Şezlonglara havlularımızı serdik. Güneşin tam tepede olduğu bir saatti. Ben hemen üzerimdekileri çıkarıp bikiniyle kaldım. Ömer abi de altına mayosunu giymiş, bir tek annem bikinisini giymemişti. Annem odaya çıkıp giyip gelecekti. Annem odaya giderken ben çoktan bikinimle şezlonga uzanmıştım bile. Güneşlenmek istiyordum, ama genetik olarak beyaz olduğum için çok kızarırdım. Güneş kremini çıkardım. Kollarıma sürdüm. Boynuma ve yüzüme sürdüm. Göğüslerime süreken iz kalmaması için omuzumdaki ipleri indirdim. Göbeğime, bikini hizama, kasıklarıma bile sürdüm.
Sırtıma sürmek için çabalarken Ömer abi elimden alıp, “Uzan!” dedi. Güneş kremi sürmek yerine sikmek için söylüyor gibiydi. Uzandım. Bacaklarıma oturdu. Sırtıma bir miktar döktü ve bikinimin ipini çözdü. Elleri sırtımda geziyor, sırtımı okşuyordu. Bazen de elleri göğüslerimin yan kısmını okşuyordu. Cinsel bir şey düşünmüyordum, aksine masaj gibi beni rahatlatıyordu. Ama hafifçe doğrulunca elleri göğüslerimin iç kısımlarına girmişti. O an taciz edildiğimi anlamıştım. Sonra belime indi elleri, belimi annemi sikerken kavradığı gibi kavrıyordu…
Etraftaki insanlar umrunda değildi, herkes zaten yatmış güneşleniyordu. Göğüslerimin yanlarını okşuyor ve belimden popoma kadar masaj yapıyordu. Bir an popmda bir sertlik hissettim. Ömer abi benim için kaldırmıştı sikini. Popoma dayıyor ve bastırıyordu. Bikinime rağmen götümün yanakları arasında yarağını hissediyordum. Açtığım bacaklarım arasında bikinimden belli olan amıma baskı yapıyordu. Beni sanki gerçekten sikmek için yatırmıştı şezlonga. Sırtımla ve belimle ilgilenirken sanki iki kumaş üstünden amımı sikiyordu. Amım çoktan ıslanmıştı. Yüz üstü uzanıp bacaklarımı açarak ona bu fırsatı ben vermiştim resmen, ama şimdi kımıldayamıyordum…
En son bikinimin göğüs kısımlarından tutup hafifçe doğrulmaya çalıştım. Ama boynumdan tutup başımı şezlonga sertçe bastırıp, “Biraz daha dayan, az kaldı!” dedi. Başımı bastırınca canım acımıştı. Biraz daha dayan mı? Bikinimin üstünden de olsa resmen amıma dayanmış sürtünüyor, bastırıyordu. Elleri de formaliteden sırtımda dolanıyordu…
Etraftaki insanlar şezlongtan kalkınca o da daha aşağı inerek yağı popoma ve bacaklarıma döktü. Şimdi ise bacaklarımı ve popomu okşuyordu. Öyle bir okşuyordu ki, elleri iç bacaklarımdan yukarı tam amımın sınırına gelip geri çekiliyordu. Tam dokunacak derken geri çekiliyordu ve beni deli ediyordu. İçimden (Amıma dokunsana be adam!) diye geçiriyordum. Bikinimin yanlarından amımın suyu sızıyordu ve amım kabarmıştı. Bikininin ağ kısmından amımın dudakları taşacaktı neredeyse. Şişmiş, iyice kabarmıştı amım…
Bacaklarımı okşuyor, popomu okşuyor, eminim taze bedenimden zevk alıyordu. Tam sınıra geldiğinde sadece birkaç saniyeliğine bikinimi kenara çekip nazikçe amıma dokundu, ıslaklığımı hissetti. Benden, “Iğmmmm!” diye bir ses çıkınca elini amımdan çekip ayaklarıma indi. Ayağa kalkmıyordu, kalksa kocaman olmuş yarağı mayodan belli olacaktı sanırım. Şezlongun ayak ucuna oturup ayak bileklerime sürüp ayaklarımı kucağıma aldı. Kremi döktü ve ayaklarımı okşayarak krem sürmeye başladı her parmağıma. Topuğuma, ayaklarımın üstüne, ayaklarımın altına. İyi de ayak altım zaten bronzlaşmazdı ki! Keyifle elleri ayaklarımda, ojeli tırnaklarımda geziyor, ayak parmaklarımı okşuyordu…
Ayağımın altını mayosundan çıkardığı sikine sürtünce kendime geldim ve “Yeter artık, tamam, bence her yerime sürdün artık Ömer abi!” dedim ve döndüm. Sikini mayosuna yerleştirip ayağa kalktı. Önü dimdikti. “Peki o zaman!” diyerek gözlüğünü çıkarıp yüzüme baktı ve “Ben odaya gidiyorum. Belki anneni bikinisini giymeden yakalarım!” dedi. Yok artık! Sinir küpü olmuştum. Resmen bana kaldırdığı sikini annemi sikerek indirecekti. Odaya çıkarken mesaj attı, “Sana gönderdiklerimi ben işimi halledene kadar bitir!” diye.
Neydi şimdi bu diye düşünüyordum ki, garson şezlongumun yanındaki masaya patates ve bira getirip bıraktı. Benim birayı sevdiğimi ve annemin bira içmeme kızdığını nereden biliyordu? Ben bira ile patatesi bitirmiş beklerken, yarım saat olmuştu Ömer abi odaya gideli. Halen indiremedi mi sikini bu adam diye düşünüyordum ki, az sonra el ele gülüşerek geldiler. Bu adamla tanıştıktan sonra annemin yürüyüşü bile değişmişti…