Karım Nalan’la 9 yıldır evliyiz, 6 yaşında bir oğlumuz var, İstanbul’da 10 daireli küçük bir apartmanda yaşıyoruz. Uzak akrabayız karımla ve ailelerimiz evlendirdi bizi. Çocukluktan tanışırız, aşk evliliği olmadı ama yine de zaman içinde sevdik birbirimizi, aramız da güzel, iyi anlaşırız. Karım 32, ben de 37 yaşımdayım. İstanbul pahalı olduğu için ve kirada oturduğumuz için pek öyle renkli olmaya uygun gelirimiz ve durumumuz yok.
Karım da her kadın gibi gezmeyi, dışarda yemek yemeyi, eğlenmeyi, giyinmeyi, alışverişi sever, ama bunlara pek fırsatımız olmaz. Esmer karım, 1.62 boyunda, 53 kilo civarında, vücut hatları düzgün, bedenine özen gösteren, kendine bakan, ama çok da güzel olmayan hoş bir kadındır. Sabahları erken kalkar, yürüyüş yapar, kendince spor yapar.
Cinsellik olarak da pek renkli sayılmayız, ayda 2-3 kez sevişiriz. Bazen karım havasında olursa zevkli ve eğlenceli geçer o sevişmemiz. Kendiliğinden yapmaz ama ağzına almasını veya farklı pozisyonlarda sikişmeyi teklif ettiğimde beni kırmaz, kabul eder. Zaten yapı olarak da rahattır, canlıdır. Dışarda çok öyle açık saçık giyinmez, ama ilgi çekmeyi sever. Açıkçası ben de benim yanımda başkaları karıma bakınca hem utanır hem tahrik olurum.
Hayat mücadelesiyle geçen 9 yıllık evliliğimizde kiramızın ev sahibimizce çok yüksek artırma talebi gelmesiyle hiç beklenmeyen olaylar yaşandı. Hikayemizin de temeli budur. Kirada yaşadığımız apartmanın tamamı Hamit bey diye yaşlı bir adama ait, kendi de aynı apartmanda oturuyor. Bina küçük olduğu için çoğu komşuyla tanışırız, ancak Hasan abi ve Burcu ablalarla biraz daha yakınız.
Bir gün otoparkta şirketin bana verdiği arabayla gelip park etmiştim. Hamit bey kapıcıyı yollamış arabamı otoparktan çıkartmam için, bizim hakkımız yokmuş otoparkta. Ben de çıkartmayınca otoparkta kapıcıyla tartışma olmuştu. O esnada oradan geçen bir komşumuz olan Hasan abi duruma şahit olunca müdahale edip beni kollamıştı. Ama çok şaşırmıştım çünkü kapıcı da, bina sahibi Hamit bey de Hasan abiden çok çekinmişlerdi. Hasan abi ve karısı Burcu ablayla tanışmamız ve yakınlaşmamız böyle başlamıştı.
Hasan abi 45 yaşlarında, biraz iri yarı, ama çok sakin konuşan, ağır abi görüntülü bir komşumuz. Bazen binanın çardağında tuhaf ve pis görünüşlü gençlerle oturur sohbet eder, ama mahallede herkes çok saygı gösterir kendisine. Ağzından pek küfür çıkmaz, ama çok otoriter konuşması vardır. Hasan abinin karısı Burcu abla oldukça şişman, o da Hasan abi gibi uzun boylu ve biraz da argo konuşan, mahallede neredeyse hiç arkadaşlık ettiği kimse olmayan bir kadındır.
Kira artışı konusuna geri gelirsek, dönemi gelince Hamit bey bizi aradı ve kirayı oldukça yüksek şekilde artıracağını, 5 yıl dolduğunu, ödemeyeceksek çıkmamızı istedi. Çıkamayacağımızı söylediğimde ise, çıkmazsak bizi yaka paça attıracağını söyledi. Benim tek maaşımla o kira artışını yapmam imkansızdı, çocuğumuz küçük olduğu için karım da çalışmıyordu. Gerçekten evde karımla çok üzüldük. Çok zor durumda kalmıştık. O an aklımıza Hasan abi geldi, çünkü o da kiracıydı ve bina sahibi Hamit bey üzerinde çok etkisi vardı.
Ertesi gün karım, Burcu ablaya gidip akşam Hasan abiyle kira konusunda konuşmak istediğimi söyledi. Akşam olunca bizim ufaklığı ananesine bırakıp Hasan abilere gittik. Hasan abi TV izliyor, Burcu abla mutfakta birşeyler hazırlıyordu. Ancak içerde çok pis bir koku vardı. Koku Hasan abinin içtiği garip sigaradan geliyordu, salon duman altı olmuştu iyice. Hasan abi çok sıcak şekilde, “Hoş geldin koçum!” dedi. Biraz sohbetten sonra kira konusunu açtım Hasan abiye.
Karım mutfağa Burcu ablaya yardım etmeye gidince, Hasan abi bana bakıp, dumanlı gözleriyle, “Ah o çakal Hamit yok mu, nerede gariban var çöker işte böyle! Aslında hem doğru, hem yanlış iş yaptın bana gelerek!” dedi. “Nasıl yani abi?” dedim. “Hamit’in caddede başka dükkanları da var, onlara koruma yapıyoruz. Kira ödeyen ödemeyen olunca ona yardım ediyoruz işte, koruma ücreti karşılığı!” dedi. “Anlamadım abi?” dedim. “Yani tahsilat yapamadığı yerlerde biz devreye giriyoruz! Senin meseleyi hallederim, ama bana maliyeti olur! Birşey istersek birşey vermemiz gerekir!” dedi. “Abi, verecek birşey olsa zaten öderdim, verecek birşey yok ki!” dedim.
O arada karım girdi içeri, gündelik eşofmanı ve kazağı vardı, sexy filan değildi, ama Hasan abi başıyla karımı işaret etti. O an kıpkırmızı oldum, “Abi, ne diyorsun?” dedim. Hasan abi beni öyle görünce, “Ne ima ediyorsun aslanım? Pezevenk miyiz biz?” dedi. Salonda karım da, Burcu abla da, ben de birden buz kestik. Burcu abla karımı alıp tekrar çıkardı salondan. “Yok abi estağfurullah, yanlış anladım herhalde…” dedim. “Bak ben şimdi arayayım!” dedi ve pat diye aradı Hamit beyi. “Bu çocukların durumu yok, kirayı bu yıl artıramayacaklar, senle hesaplaşırız!” dedi ve 1 dakikadan kısa sürede kira sorunumuzu çözdü.
“Abi, çok sağol, çok kolay hallettin!” dedim. “Yok koçum, öyle kolay değil. Bu Hamit’in dedi kiracılarından birinin masaj salonu var, bizim Nedim işletiyor. Düzgün yerdir. Sen Nalan’ı oraya götür, haftada 1-2 gün çalışsın. Öyle fuhuş filan yok, için rahat olsun. Hatta sen de git, orada bulun, tek başına bırakma Nalan’ı. Ben de arayacağım salon sahibi Nedim’i!” dedi. Çaylarımızı içip teşekkür edip çıktık karımla, evimize döndük. Konuyu değerlendirdik karımla, gidip bakalım dedik, zaten mecburduk.
Aynı hafta cumartesi günü, bize verilen adrese Nedim abinin sahibi olduğu masaj salonuna gittik. Nedim abi de aynı Hasan abi gibi sakin konuşan, ağır abi görünümlü bir karakterdi. Bizi odasına aldı, odada pencere yoktu, gündüz vakti karanlık bir yerdi zaten o masaj salonu. Nedim abi hemen konuya girdi, “Hasan, normalde masöz ihtiyacımız yok, ama sizin de borcunuz varmış. Aile sahibi düzgün insanlara benziyorsunuz. Buraya para sahibi insanlar gelir, rahatlar gider. Burada orospuluk olmaz!” dedi.
Sonra da karıma bakıp, “Eşofman üstünü çıkartır mısın?” dedi. Karım zaten şok içinde olduğu için çıkardı. Eşofmanın altında tişörtü vardı. Nedim abi şöyle süzüp, “Tamam, güzel vücudun var. Burada çalışırken mayo giyiliyor, senin için sorun olmaz herhalde?” dedi. Karımın cevabını beklemeden, “Masaj için gelenler farklı isteklerde bulunabilir, hiçbirini kabul etmeyeceksin. Para da teklif ederler. Sevişmek filan yok!” dedi.
Ben hemen, “Yok abi ne sevişmesi!” dedim. “Kes lan sesini, sözümü kesme!” dedi. “Tamam abi!” dedim mecburen. Karıma anlatmaya devam etti, “Buradan dışarda buluşmak isterlerse de kabul etmeyeceksin. Masaj sonunda mutlu son vardır, ‘Happy End’ derler. Elinle tatmin edeceksin, masaj yaparak. Sprey jel var, onu kullanarak. Sakın ha, öyle ağzına bir yerine değdirmek yok!” dedi. Karım kıpkırmızı olmuştu.
Nedim abi, “Zaten havlu var, masaj yaptıran tam görmüyor bile. Rahatlatacaksın, hepsi o! İş başı çalışırsın, 50 dolar alırsın. Ama sana elleyen olur, dokunan olur illa ki! Olay çıkartmadan, gülerek, ama kesin bir tavırla yapmamasını söylersin. Bu iş ince bir iştir. Hem kendini koruyacaksın, hem işini yapacaksın!” dedi.
Karımla göz göze geldik, yapar mı acaba diye düşünüyordum. Nedim abi, “Ulan dedi size fikrinizi sormuyorum, size iyilik yapıyorum. Süre zaten yarım saat, 100 dolar ücretin yarısını alacaksın, bahşiş olursa almayacaksın, kasada bahşiş ödeniyor diyeceksin. Bahşişler birikir, yarısı tüm çalışanlara paylaştırılır, yarısı şirkete kalır. Hadi git soyunma odasında hazırlan, mayonu giy işe başla!” dedi karıma. Sonra da bana dönüp, “Sen de müşterilerle birlikte salonda otur, karın sahipsiz görünmesin!” dedi.
“Tamam abi!” deyip çıktık. Nalan tedirginliğini atmıştı, ama yine de, “Rahatsız eden olursa yapmayız bu işi, değil mi?” dedi. “Yapmayız tabii aşkım. Hasan abi de zaten korur kollar bizi!” dedim. Karım kadın soyunma odasına gitti, ben de bekleme salonuna. Cumartesi olduğu için herhalde 7-8 kişi vardı bekleyen, kalabalık sayılırdı. Mayolu iki kadın daha vardı. Mayolar normal yüzücü mayosu gibiydi, biraz üst kısmı yani göğüs kısmı derindi, onun dışında normal mayo.
Mayolu olan çalışan kadın iki taneydi ve şişman pek güzel olmayan kadınlardı, ikisi de aksanlı konuşuyordu. Moldovyalılarmış, kasada bekleyen adam bana çay söyleyince onunla konuşup öğrendim. Kasiyer bana, “Neyin oluyor yeni masöz?” dedi. “Karım.” dedim. “Yaaa? Hem Türk hem evli ilk kez çalışan olacak. Ama için rahat olsun, burada yanlış olmaz. Nedim abi çok çekinir polis baskınından, fuhuştan filan. Çok yatmışlığı var, artık içeri girmem diyor!” dedi.
Biz konuşurken karım çıktı ve yanımıza geldi. Mayo tam oturmuştu üzerine, memeleri çok büyük olmamasına rağmen mayodan patlayacak gibi çıkmışlardı, mayo iki memesinin arasını oldukça açık bırakıyordu. Meme uçları çok belirgin belli oluyordu. Diğer kadınlarda neden olmuyor diye düşündüm ama sebebini bulamadım. Mayonun alt kısmı ve popo oldukça kapalıydı, ama tabii bacakları çıplak olarak çok güzel görünüyordu.
Karım içeri girince bekleme salonunda bir konuşma uğultusu oldu. Dönüp bakınca herkes karıma bakıyordu. Çok tahrik oldum, çok da utandım, çok tuhaf bir histi. Karım heyecanlıydı, ama o ilk şaşkınlığını atmıştı. İki kişi bankoya geldi ve sanırım karım için rezervasyon ücretini ödediler. Kasadaki adam karıma birkaç tane havlu ve bir peştamal verdi. Peştemali beline sarmasını söyledi karıma. İçerde hamam varmış, masaj odasına değil hamama yönlendirdi karımı, bir de küçük sprey jel verdi. “Bunun neye yaradığını biliyorsun, değil mi?” dedi karıma. Karım bakışlarını benden kaçırarak, “Biliyorum.” dedi. O iki adam ve karım benim bakışlarım eşliğinde hamama gittiler.
Onlar gidince kasiyer adam bana, “Peştemali verdim, çünkü yanlış anlama, yenge eğilip doğruldukça poposu, bacakları bunların ilgisini çeker, dokunup rahatsız etmesinler diye!” dedi. “Sağol!” dedim ben de. Gerçekten içinde olduğum durum garipti, ama herkesin bizi kollamaya çalışması da iyiydi…
Yaklaşık 15 dakika sonra önce karım çıktı, yanıma geldi, peştemali üzerindeydi. “Noldu?” dedim. “Aynen Nedim abinin dediklerini yaptım!” dedim. “Boşaldı mı adamlar?” dedim. Evet anlamında başını salladı, ama güldü bir yandan. “Zaten pek masaj olmadı, o spreyi sıkıp biraz dokununca çok çabuk boşaldılar. Hatta ilk adamda hazırlıksız yakalandım, havluya saramadan elime koluma geldi dölleri. Ama ötekinde tecrübeliydim, bir elimde havluyu tutup öteki elimle sikini ovdum. İki dakika sürmedi, o da boşaldı!” dedi.
İlk kez benden başka bir erkek karımın eline vermişti. Hatta iki kişi. Bir yandan namus anlayışımıza ters, ama bir yandan da çok büyütülecek birşey değildi. Aynı gün iki kişi daha karımın eline boşaldı. Zaten onu salonda mayolu gören ve yabancı uyruklu olmadığını anlayan hemen sıraya giriyordu. Saat 3’ten saat 6’ya kadar karım çalıştı.
Çıkışta Nedim abi çağırttı bizi. Yanına gittik. Bana, “Aferin, zaman içinde tanırlar seni, karını yalnız bırakma, evli barklı çoluk çocuk sahibi insanlarsınız!” dedi. Karıma dönüp, “Sorun var mı?” dedi. “Yok abi! Biri peştemalin altına elini atmaya çalıştı, o zaman da dönüp yan tarafa geçip yapma dedim, yapmadı bir daha!” dedi. Nedim abi, “O kadar olur, aferin!” dedi.
Çekmeceden 200 dolar çıkarıp bana verdi. Sonra da, “Şunları da imzalayın!” dedi. Baktım 3 tane senet, her biri 10’ar bin dolarlık. “Abi, bunlar ne?” diye sorduğumda Nedim abi yüzünü asıp ayağa kalktı, “Bir lafımı bir daha ikiletme gavat!” dedi. “Abi öyle deme…” dememle yanağıma tokat attı. Karım, “Aman yapmayın lütfen!” diye araya girince, Nedim abi, “Bu seferlik affediyorum, bu güzel karına dua et. Oğlum, üç ay çalışacak en az karın. Biz rezervasyon alınca işi bırakıp gitmeyin diye. Her ay başında bir senedi geri alırsın. Sonra devam ederseniz yine senet olacak. Zaten paranı da günlük alacaksın!” dedi. “Abi bilemedim özür dilerim!” dedim. “Şimdi siktirin gidin, haftaya cumartesi öğlen burada olun!” dedi.
Ayrıldık mekandan. Tokat yemek beni çok sarsmıştı. Karım teselli etti, “Yine de iyi tarafından bak, hem kira sabit kaldı, hem de 200 dolar aldık!” dedi. Bir yandan da aklımda karımın eline vermiş olmaları, karımın dört ayrı yarak görüp avuçlamış olması beni hem rahatsız etmiş, hem utandırmış, hem de çok tahrik etmişti.
Eve dönünce karıma sordum, “Nasıldı adamların sikleri?” diye. “Aslında, galiba küçük olan yumuşak, veya yumuşak olan küçük oluyor. Biri tam sertleşti, o da o kadar çabuk boşaldı ki, tam anlayamadım!” dedi gülerek. Anladığım kadarıyla bu iş karımın hoşuna gitmişti…