Merhaba, adım Tuğba, 35 yaşında, 2 çocuk annesi bir kadınım. İhracaat yapan büyük bir firmada çalışıyorum. Kocamla iyi giden mutlu bir evliliğim var, ama evliliğimizin ilk yıllarına göre gittikçe seyrekleşen bir seks hayatımız vardı. Kocam iş için sürekli İzmir’e gidip geldiği için ayda 2 ya da 3 defa anca ilişkiye giriyorduk.
Çalıştığım yerde gözleri sürekli bende olan ve çok yakışıklı sayılmayacak bir adam vardı. İsmi Mehmet olan bu adam firmanın muhasebe işlerine bakıyordu. Mehmet’i çok iyi tanımıyordum, ama gözlerini sürekli olarak üzerimde hissediyordum. İşe girip çıkarken, yemekhanede, serviste falan rahatsızlık vermeden kaçamak bakışları sürekli olarak üzerimdeydi. Başım sürekli olarak kapalı, vücudumu belli etmeyen elbiseler giymeme rağmen bana neden baktığını merak etmiyor da değildim.
Bu pek te yakışıklı olmayan, benden yaşça büyük olan Mehmet’te fark edilen tek şey o güzel gri gözleriydi. Soğuk tavırlarıyla ilk başta insana itici gelen bu adamın içinde bambaşka bir insan olduğunu onu tanıdıktan sonra anladım. O kaba saba espriler yapan adamın içinde sevgi dolu bir aşık varmış.
Evli olduğum için, özellikle iş yerindeki erkeklere karşı hep mesafeli duruyor, oturup kalkmama ve konuşmalarıma dikkat ediyordum. O gün işten çıkmıştım. Servisle eve giderken aynı departmanda çalıştığım mesai arkadaşım Gülten’le Mehmet tartışıyorlardı. Gülten dış görünüşüyle modern gibi görünse de düşünceleri yobazcaydı. Gülten bir ara başı örtülü kadınlar hakkında kötü bir söz söyleyince ucu bana da dokunduğundan dayanamadım ve araya girdim. Mehmet te beni destekledi ve Gülten’e sesini yükseltip, “Haksızsın Gülten, sus artık!” diyerek konuyu kapattırdı.
Mehmet hakkındaki düşüncelerim değişmeye başlıyordu. Mehmet’i biraz daha tanımak istiyordum. Neredeyse 6 aydan beri aynı yerde çalışmış olsak da birkaç merhaba ve günaydın da öteye gitmemişti konuşmalarımız. Aslında benim departmanda çalışan ve kardeşim gibi sevdiğim Hakan’la araları çok iyiydi. Birkaç kez Hakan’a Mehmet’le ilgili sorular sorduğumda, Mehmet’in 45 yaşında, evlenip boşanmış, yalnız yaşayan bir adam olduğunu öğrendim. En büyük tutkusu sokak kedileriymiş, tıpkı Hakan gibi. Bıkmadan usanmadan her akşam kasaptan aldığı ciğer et tavuk gibi malzemeleri pişirir ve sokak hayvanlarını beslermiş. Görüntüsü ve yaşamı ile kendi içinde tezatları olan garip bir adamdı açıkçası.
Samimi olduğu insanlara oldukça yakın, samimi olmadığı insanlara da bir o kadar uzaktı, tıpkı bana uzak olduğu gibi. Bakışlarından bana bir tür ilgisi olduğu belliydi, ama gerek evli olmam, gerekse kapalı bir bayan olmamdan dolayı belli ki bir türlü yakınlaşamıyordu bana sanırım.
Bir gün çalıştığım yerin temizlik işlerine bakan Fatma abla ile sohbet ediyordum. Fatma abla da benim gibi başı kapalı bir kadındı. Hem Mehmet’in boşandığı karısını tandığını duyduğum için, hem de dedikoduyu çok sevdiğini bildiğim için, “Eee, anlat bakalım Fatma abla, bizim şu Mehmet beyle karısı neden boşandılar?” diye sordum. Sormaz olaydım, Fatma abla patavatsızca, “Neden olacak, yarak yüzünden!” deyip, eliyle bileğini kavradı ve bana gösterip, “Mehmet beyde nah bu kalınlıkta yarak varmış, karı her gün o kütük gibi yarağı yemeye dayanamamış!” diye ekleyerek kahkahayı bastı. Tabii ben de güldüm, ama aynı zamanda bu söylediklerinin şaka mı, gerçek mi olduğunu çıkaramadım. Şaka da olsa, gerçek de olsa aklım Mehmet’in yarağında kalmıştı. Gözümde sürekli adamın yarağını canlandırmaya çalışıyordum.
O günden sonra artık sürekli Mehmet’in önüne bakar olmuştum. Bir gün dayanamadım ve Mehmet’in yanına gittim, işle ilgili birşeyler sorma bahanesiyle. Beni gördüğüne çok sevinmişti. İşle ilgili uyduruk sorularıma cevap verdikten sonra çay ikram etti. Çaylarımızı içerken ben tabii çaktırmadan Mehmet’in önüne bakıyorum. Olamazdı, benimle konuşurken sanki siki kalkıyordu! Çaylarımız bitene kadar kumaş pantolonunun önü iyice kabarmıştı!
Kocam ilk erkeğim olmuş ve bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim. Tutucu çevrede yetiştiğim için erkekler her zaman mahrem olmuştu. Şimdiyse iş yerinde bir erkek yarağını benim için kaldırmıştı. Belki başka erkekler de bana bakarak tahrik olmuştur, ama şimdi ilk kez şahit oluyordum. Bana kalkan o yarağa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Pantolona rağmen oldukça büyük olduğu belli oluyordu.
Çaylarımız bitince işimin başına dönmek için müsaade isteyip kalktım. Ardından da, “Geçen gün için teşekkür edemedim!” dedim. “Geçen gün???” diye sordu, ne kastettiğimi anlamamıştı sanırım. “Geçen gün, hani serviste Gülten’le tartışma meselesi, onu diyorum!” diye hatırlattım. Mehmet de, “Haa, o mu, yahu boşver o manyak kadını. Dıştan bakınca insana benziyor, ama örümcek kafalının teki. Kimin neye inandığı umurumda değil. Karşımdaki iyi bir insan mı, ben ona bakarım. Kendini bir bok sanıyor koduğumun karısı. Ya pardon, ben çok sinirleniyorum böyle şeylere!” dedi.
Kaba konuşmasına rağmen oldukça samimi gelmişti bana. “Neyse ben döneyim işimin başına!” diyerek, ilk kez o gri gözlerine uzun uzun baktım. O da benim gözlerime bakarak, “Hadi bakalım kolay gelsin, iyi çalışmalar, görüşürüz!” dedi. Yanından ayrılıp işimin başına döndüm.
İlk kez bir erkek bana farklı bir gözle bakmıştı kocamdan başka. Çok güzel değilimdir, ama kendime bakarım. Genç bir kız değilim, ama yediğime içtiğime dikkat ederim. Kendimden bahsetmek gerekirse, 1.60 boyunda, 65 kiloda, balık etli denebilecek beyaz tenli bir kadınım. Siyah uzun saçlarımı her zaman başörtüsüyle örterim. Vücudumu belli etmeyen uzun ve bol elbiseler giyerim. Erkeklerin dikkatini çekmemeye çalışırım.
Kafamda bazı sorularla öğlen olmuş, yemekhaneye gitmiştim. 4 kişilik masa da 3 kişi oturuyorduk. Tabii söylemeye gerek yok bunlardan bir tanesi de kardeşim gibi sevdiğim Hakan idi. Çok geçmeden Mehmet yemekhaneye girdi ve yemeğini aldıktan sonra doğruca bizim oturduğumuz masaya oturdu. İlk kez oluyordu bu. Hepimize afiyet olsun dedikten sonra yemeğimizi yerken kaçamak bakışlarını yakalıyordum.
Diğer masadan kalkan bir adam, “Abi bizim çocuk telefonumla oynarken bütün numaralar silinmiş, numaranı verir misin?” diye Mehmet’e sordu. O da hemen orada telefon numarasını adama söyledi. Adam kaydederken Mehmet bana bakarak numarayı tekrarladı. Neden böyle yaptı? Acaba telefon numarasını bana mı vermek istiyordu? Numarası akılda kalacak kadar kolaydı. İçimden birkaç kez tekrar ederek numarayı ezberlemeye çalıştım. Yemekten sonra Mehmet görev yerine gitti. Biz de sigara içme alanında çaylarımızı içerken kimseye fark ettirmeden Mehmet’in numarasını ‘Muhasebe’ diye kaydettim…
Günler geçiyordu. Birkaç kez bir bahane ile aramak istedim, ama yapamadım. Açıkçası bazı şeylerden emin olmak istiyordum, nihayetinde evli ve çocuklu bir kadındım. Bu arada Mehmet halen bana bakmaya devam ediyor, ama bana asla yaklaşmıyordu…
Bir gün sabah mesaiye erken gitmiştim, Hakan’la oturmuş kavhve içiyorduk. O sırada Mehmet yanımızdan geçerken, “Siz kendinize Müslümansınız. Kahve içiyorsunuz, muhasebede bir gariban var ona da ikram edelim demiyorsunuz!” diye takıldı. Hakan da, “Mola saatinde geliriz abi!” diye cevap verdi.
Mola saatinde 3 tane Türk kahvesi yaptım, Mehmet’in yanına gittik. Mehmet teşekkür edip sigarasını keyifle içerken konuşuyorduk. Tabii ben çok fazla konuşmalarına dahil olmuyordum. Hakan bir ara lavaboya gidince, bu anı bekleyen Mehmet, “Kahveyi sen mi yaptın?” diye sordu. “Evet.” dedim. “Güzel olmuş eline sağlık. Şey diyecektim. Bir şeye ihtiyacın olursa, veya sadece konuşmak falan istersen, çekinme gel. Sorun olmaz!” dedi. Ben de, “İş yerinde laf söz olur.” dedim. “Bir şey olmaz. Numarayı da verdik ama herhalde kaydetmemişsin bile?” deyince benim jeton düştü. “Bir şeye ihtiyacım olmadı ki!” dedim. Mehmet, “Bir şeye ihtiyacın olunca mı ararsın sadece?” diye sitem edince, “Tamam, tamam, mesaj atarım sana, sen de benim numaramı kaydedersin!” dedim. “İyi bakalım. Lazım olduğum anı sabırsızlıkla bekliyorum!” dedi.
Aramızda birşeylerin olduğu o an artık iyice belli olmuştu. Hakan gelip, “Abla gidelim mi?” deyince oradan ayrıldık. Birkaç saat sonra, Mehmet’e, “Kaydet numaramı!” diye mesaj attım. Anında cevap geldi. “İş yerindeki en güzel kadın diye kaydettim!” diye yazmıştı.
Bu mesajlaşmadan sonra çok düşündüm, doğru mu yaptım, yoksa yanlış mı diye. Bu işin sonu ne olacak bilmiyordum. Bu tuhaf adam ilgimi çekmişti. Muhabbeti de yeri geldiğinde oldukça ilgi çekiciydi. Bilgili ve zekice. Büyük şehirlerde yaşamış, görmediği yer kalmamıştı. Feleğin çarkından geçmişti. Başına buyruk yaşamayı seven bir adamdı. Benim gibi evli, çocuklu bir kadında ne bulmuştu? Sadece seks için olsa bile çekici olmayan kapalı bir kadındım. Bunları merak ediyordum. Dediğim gibi o kadar güzel bir kadın da değildim.
O günden sonra eskisine nazaran daha yakındık. Bir kadın olarak ben ilk adımı atmıştım, gerisi ona kalmıştı. Mesajlaşıyorduk sürekli olarak. Mesajlaşmalar gittikçe samimi olmaya başlamıştı. Tabii kimseye belli etmeden! Özellikle Whatsap grup paylaşımlarında oldukça ilginç komik şeyler paylaşıyordu. Sanki hiç derdi yokmuş, hayatı tiye alan bir izlenim uyandırıyordu. Bu benim için bir ilkti. Kocamdan başka bu kadar samimi olduğum ilk kişiydi. Hatta öyle ki, bana çok güzel olduğumu söyleyip, iltifat etmediği gün yoktu. Bu iltifatlarına cevap vermesem de, bir erkek tarafından beğenilmek çok hoşuma gidiyordu.
Günler geçtikçe Mehmet’le ilişkimiz oldukça garip bir hal alıyordu. Bir ay kadar böyle etti. Bir gün gün mesaiden sonra eve gelmiştim. Kocam iş için o gece İzmir’e gitti, ayda birkaç kere giderdi hep. Çocuklarsa uyuyordu. Yatakta uzanmış uyumaya çalışıyordum. Her ne kadar yorgun olsam da gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Telefonuma gelen mesaj uyarısından sonra telefonuma uzandım. Mesaj atan Mehmet idi. Cinsel içerikli bir fıkra yollamıştı. Okudum, komikti. Kendi kendime gülümsedim ve “Serseri seni :)” diye yazdım. Sanırım harekete geçmeye karar vermişti.
Mehmet, “Tüh, sana mı yollamışım? Özür dilerim!” diye yazdı. “Kime yollayacaktın ki?” diye yazdım. “Yav arkadaşa yollayacaktım, sana gitti yanlışlıkla!” tazdı. “Sorun değil!” yazdım. “Hoşuna gitti mi? Gittiyse bir tane daha yollayayım sana?” yazdı. “Densiz :)” yazdım. “Cevap yazabildiğine göre kocan evde yok?” yazdı. “Evet yok, iş için yine İzmir’e gitti!” yazdım. “Pöf! Evli ol, karın olsun, sen gece İzmir’e git. Hayatta yapmazdım!” dedi. “Nedenmiş?” dedim, “Karı koca gece beraber yatmalı. Ayrı ayrı değil!” dedi.
Açılmaya başlamıştı. Konunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordum, fakat devam ettirmeye karar verdim. “Keyfi için gitmedi ya, iş için gitti. Taş mı yiyeceğiz çalışmazsak?” yazdım. “Taşı maşı bilmem ama taş gibi sert başka birşey var burada!” dedi. Benim için ilk olan bu tür konuşmalar nedeniyle heyecanlanmaya başlamıştım. Kalbim hızlı bir şekilde küt küt atmaya başlamıştı. Olay farklı bir boyuta gidiyordu. Ama yalan yok, bu tür muhabbet hoşuma gitmeye başlamıştı. Ona, “Senin evlenmen lazım. O zaman görürsün!” yazdım. “Nedenmiş?” diye sordu. “Baksana aklın fikrin hep o iş’te!” dedim. “O iş için illa evli mi olmak gerek? Bak sen evlisin, ama yalnız yatıyorsun. Senin gibi güzel bir kadın bırakılıp da İzmir’e gidilir mi? Sen çok güzel bir kadınsın Tuğba!” diye yazdı.
Daha önceki mesajlarında ya da konuşurken hiçbir zaman adımı kullanmamıştı. Bu bir ilkti. “Teşekkürler!” yazdım. Mehmet ise, “Eğer kocan olsaydım…” diye gönderdi mesajını. Aman Tanrım, artık ok yaydan çıkmak üzereydi. Ya son verecektim, ya devam edecektim. Cümlenin devamını tahmin etsem de yine de duymak istiyordum. “Eee, kocam olsaydın???” diye sordum. “Devamını kamera açarsan söylerim!” yazdı. “Manyaksın sen :)” yazdım. “Sen de manyaksın :)” yazdı. “Kamera falan açamam, yataktayım!” yazdım. “Çıplak değilsin herhalde :)” yazdı. “Elbette değilim!” dedim. “O zaman sorun yok, aç hadi kameranı!” yazdı. “Çocuklar uyuyor!” dedim. “Tak kulaklığı, kapat kapıyı, aç kamerayı!” yazdı. “Manyak şey :)” yazdığımda, “Saat bilmem kaç, benimle mesajlaşabiliyorsan, görüntülü de konuşabilirsin! Hem merak etmiyor musun cümlemin devamını?” yazdı.
Garip bir oyun oynuyorduk. Aklım ‘Olamaz!’ derken, kalbim bunu devam ettirmek istiyordu. “Bekle!” diye mesaj attım. Sonra yataktan kalktım. Üzerimde popomun seviyesine kadar inen parlak satenden askılı bir gecelik vardı. Geceliğin altında sutyenim yoktu ve büyük memelerim nerdeyse taşacaktı geceliğin dekoltesinden. Üzerime sabahlığımı giydim ve kuşağını bağlayarak önümü kapattım. Ama yine de memelerim belli oluyordu. Sonra da başımı evde kullandığım beyaz bir eşarpla bağladım. Siyah uzun saçlarımı tam olarak kapatmamıştı. Biraz da tepkisini görmek istiyordum.
Sonra makyaj masasının önündeki sandalyeye oturdum. Görüntülü arama yaptım. Sanki bekliyormuş gibi hemen cevapladı aramamı. Yatakta uzanmıştı. Sadece göğüs kısmından üstü görünüyordu. Konuya giremediğini, “Yazmak daha kolaymış ya!” deyince anladım. Ben de, “Sen istedin beni görmeyi. Şimdi dökül bakalım!” dedim. “Gerçekten çok güzelmişsin! Seni hep öyle bol giysiler içinde gördüm. Seni kilolu gösteriyormuş. Bak saçların da uzunmuş. Düşündüğümden çok daha sexy bir kadınsın!” dedi. Sexy? Bu kelimeyi kocamdan hiç duymamıştım. Şimdi bir adam benim sexy olduğumu söylüyordu.
“Yalancı… Neremi gördün ki?” dedim. “Seni her gece soyuyorum ben!” dedi. “Terbiyesiz 🙂 Utanmadın mı beni soymaya?” dedim. “Neden utanayım? Hayal benim değil mi? Soyarım da, severim de!” derken severim kelimesinin anlamı aslında sikerim idi. “Ama vücut benim vücudum. Öyle istediğin gibi kullanamazsın!” dedim. “Valla kullanırım, kullandım da!” dedi. “Nasıl kullandın?” diye sordum.
Cevabını merakla beklerken sandalyeden kalktım ve yatağa uzandım tıpkı onun gibi. Sadece vücudumun üst kısmını görebiliyordu. “Yatağın…” dedi. “Ne olmuş yatağıma?” dedim. “Tam düşündüğüm gibi ter temiz. Senin kocan olsaydım seni hiç yalnız bırakmazdım. Hele geceleri… O yatakta seni uyutmazdım. Tıpkı şimdi yattığın gibi, yatırırdım seni. Güneş görmemiş o bembeyaz vücudunu öperdim, koklardım…” dedi ve sustu.
Hayatımda ilk defa bir erkek telefonda görüntülü konuşurken benimle ilgili fantazilerini anlatıyordu. Anlattıkları beni de etkilemeye başlamış, amım sulanıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Evli bir kadındım, bu yaptıklarım çok yanlıştı, ama ben de istiyordum artık.
“Eee, öyle bırakır mıydın?” diye sordum. “Hayallerimde bıraktım mı ki şimdi bırakayım? Pırıl pırılsındır, tek bir tane bile tüy yoktur sende!” dedi. Gerçekten de her zaman bakımlı olmuşumdur. Hiçbir zaman uzatmaz, düzenli keserdim kıllarımı. “Tüy yok değil mi Tuğba?” diye sordu. Hipnotize olmuş gibi, “Yok! Tertemizim!” dedim. “Eee, daha ne bekliyorsun?” dedi. “Neyi?” diye sordum. “Göstermeyi!” dedi. Neyi gösterecektim ki? Yoksa soyunmamı mı istiyordu? “Neyi göstereceğim?” dedim. “O güzel vücudunu!” dedi. “Yok artık, olmaz!” dedim. “Neden? Yarım saattir hayallerimi anlattırıyorsun bana, şimdi de göstermem mi diyorsun?” dedi.
Haklıydı, bu noktaya kadar gelmiştik. Yine de, “Fazla ileri gidiyorsun artık!” diye çıkıştım. “Sen ileri gitmiyor musun? Yok diyorsan kapat telefonu, bitir herşeyi!” dedi. Bitmesini istemiyordum aslında. Elimi ıslanmış amıma götürmek ve okşayarak orgazm olmak istiyordum. Cevap vermesem de aramayı da bitirmemiştim. “Tuğba’m, lütfen, bırak tutma kendini, çıkart içindeki o sexy kadını. İzin ver ikimiz de mutlu olalım!” dedi.
Gösterecektim. Kalkıp yeniden makyaj masasına gittim ve sandalyeye oturdum. Telefonu beni görecek şekilde aynanın önüne bıraktım. “Bakalım hayalindekiler gibi mi?” deyip sabahlığımı sıyırdım. Geceliğimin altından belli olan iri göğüslerimi iki yanından tuttum, sağa sola salladım. “Harikasın birtanem. Göster onları bana!” dedi. Askılarından tuttuğum geceliğimi yavaşça aşağıya indirmeye başladım. İri memelerim ortaya çıkmaya başlamıştı. Kocamdan sonra göğüslerimi gören ilk erkekti. Artık onun esiri olmuş gibiydim.
Mehmet artık yerinde duramıyordu. “Yanında olsam o göğüslerini avuçlayıp okşasam, uçlarını ağzıma alıp emsem…” diyen Mehmet boşta olan elini aşağıya götürdü. Sanırım yarağını okşuyordu. Sonra yatakta hareket edip kamerayı aşağıya doğru götürdü. Gördüğüm şey karşısında yutkundum. Daha önce kocamınkinden başka yarak görmemiştim. Kocaman bir yarağı vardı. Kocamınkinden daha uzun ve oldukça da kalın! Büyülenmiş gibi yarağına bakıyordum. O anda o yarağı içimde hissetmek istedim. Kocam beni tatmin ediyordu, ama iki çocuk doğurduktan sonra (Keşke şimdi daha kalın bir yarak olsa!) diye içimden geçirdiğim, özlem duyduğum anlar çok olmuştu.
“Tuğba’m, aşkııımmm, işte bununla siktim seni hayallerimde!” dedi Mehmet kocaman yarağını okşarken. Aşkım? İlk defa bana böyle hitap ediyordu. Böyle demesi hoşuma gitmişti. Ben yarağına gözümü kırpmadan bakarken, Mehmet, “Ben de seninkini görmek istiyorum! Lütfeeennn!” diye yalvarıyordu. Heyecanımı yenmek için biraz bekledim ve sonra ayağa kalktım ve belime kadar inmiş olan sabahlıkla birlikte geceliğimi sıyırınca Mehmet’in karşısında, başımda eşarbım, altımda külotumla kalmıştım. Yavaş hareketlerle yanlardan tutup külotumu da indirdim aşağıya doğru…
“Harikasın aşkım. Muhteşemsin. Yalamak istiyorum amını!” diyordu. Kendime inanamıyordum, çok da iyi tanımadığım bir adama amımı gösteriyordum. “Ohhh! Çok güzelsin aşkım!” diye iltifat ediyordu. Amım sulanmış, yanıyordu. O kocaman yarağından gözümü alamıyordum. Vıcık vıcık olmuş amıma girmesini öyle istiyordum ki! Kalbim küt küt atıyordu, nefes alamaz hale gelmiştim…
Mehmet’e, “Boşaldığını görmek istiyorum!” dediğimde, “Hadi sen de amını okşa da beraber boşalalım aşkım!” dedi. Karşılıklı mastürbasyon yapıyorduk. Birkaç dakika sonra büyük bir zevk dalgasının kasıklarımı sıkıştırdığını hissettiğim anda, Mehmet’in elinde benim eşarbıma çok benzeyen bir şey gördüm. Mehmet, “Ohhhh! Tuğba’m! Aşkıımmm!” diyerek elindeki eşarba boşalmaya başladı. Ama ne boşalma! Boşalma anını daha iyi görebilmem için kamerayı öyle bir ayarlamıştı ki, damarları iyice gerilmiş, döllerin fışkırmasını görebiliyordum. O anda ben de orgazm oldum. Daha önce böylesine şiddetli bir orgazm yaşadığımı hatırlamıyordum. Ben saniyelerce orgazm olurken, Mehmet’in yarağından döller elindeki eşarba fışkırıyordu. O anda o kocaman yarağından çıkan döllerin amıma fışkırmasını öylesine arzu ediyordum ki…
Orgazmdan sonra üzerimde tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Mehmet eşarpla sikini güzelce temizledi. Ben de sandalyeye oturdum, biraz kendime geldim. İçimde bulunduğum durumu düşündüm. Çevremde beni tanıyan herkes, mütevaziliğimin yanında, namusuna düşkün, tam bir aile kadını olarak biliyordu. Kapalı giyindiğim için eleştiren komşular acaba benim bir erkekle böyle şeyler yaptığımı bilseler ne düşünürlerdi?
Mehmet, “Aşkım, pişman mısın?” diye sorduğunda, “Hayır değilim!” dedim. “İşte her gece böyle seni düşünerek kendimi tatmin ediyorum!” dedi. “O eşarp neyin nesiydi?” diye sordum. “Senin başını örttüğün her eşarbın benzerinden birer tane aldım. Senin olduğunu düşünerek boşaldım o eşarplara! Anla artık seni ne kadar çok istediğimi” dedi. “Bak Mehmet, ben de seni çok istiyorum, ama evliyim, sonumuz yok biliyorsun!” dedim. “Umurumda değil. Seni istiyorum. Hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim. Ne olur bir kere buluşalım!” dedi. “Bilmiyorum. Düşünmem lazım. Lütfen ısrar etme. Şimdi yatmam gerekiyor!” dedim ve cevap vermesine izin vermeden aramayı sonlandırdım.
Nefsime yenilmiştim. Ya bu işi bitirecektim, ya da buluşup beni deli gibi arzulayan erkeğin altına yatacaktım. Geceliğimi giyindim ve yatağa rahatlamış olarak yattım. Telefona bakınca Mehmet’in mesaj attığını gördüm. “Seni seviyorum Tuğba’m!” yazmıştı…