Ertesi gün sabah kahvaltıdan sonra kocalarımız gitti ve Zeyneple yalnız kaldık. Ama bir yerlere gitmemiz lazım, burda havuz başında zaman geçmez ki diye düşünüyorduk. Resepsiyona gittik ve bir tercüman istedik. Bize birini çağırdılar, adı Samuel imiş. Ona, “Biz gezmek istiyoruz, burada gezilecek ilginç yerler var mı?” diye sorduk. Samuel, “Elbette var. Ne gibi yerlere gitmek istersiniz? Köylere mi, hayvanat bahçesine mi, yoksa Foto Safariye mi? Turistler en çok oralara gidiyor!” dedi. Zeynebe baktım, “Sen ne dersin Zeynep, nereye gidelim?” dedim. Zeynep de, “Bilmem ki, en iyisi bir araba kiralayalım ve öylesine gezelim, yanımıza da Samuel’i alırız!” dedi.

Samuel’e söyledik fikrimizi, o da, “Tamam, olur! dedi. Araba kiraladık, Samuel de tercüman olarak bizimle gelecekti. Marketten ihtiyacımız olanları da aldık ve yola çıktık. Başkentten ayrıldık, köy köy gezmeye başladık. Her köyde biraz duruyor, etrafı geziyorduk. Ama Başkentten uzaklaştıkça Afrika’nın gerçek yüzü görünmeye başlamıştı. Yerel halkın çoğu tam bir sefalet içerisinde yaşıyordu. İnsanların yaşantıları çok berbat, çok fakirlerdi. Hele bazı köylerde nerdeyse çıplaktılar, sadece bir bez parçasıyla amlarını ve yaraklarını kapatmışlardı, kadınların memeleri ortadaydı zaten. Aynı Adem ve Havva gibi dolaşıyorlardı…

Başkentten oldukça uzaklamıştık ve akşam olmuştu. Zeynep, “Geri dönelim mi?” diye sordu. Samuel de, “Geri dönersek yolumuz uzak, gece bu yollar çok tehlikelidir, en iyisi gündüz gitmek! Az ileride bir kasaba var, orda temiz bir otel vardır!” dedi. Mecburen bir otel bulduk. Otel içimize sinmişti, temiz ve güvenlikli idi, turistlerin de olduğu bir oteldi. Alman turistler de vardı. Bir oda ikimize, bir oda da Samuel’e tuttuk. Aslında Samuel de yabana atılır cinsten değildi, yani onunla da sikişmek güzel olurdu, eminim iyi sikerdi 🙂

Neyse, Zeyneple odamıza çekildik. Duşlarımızı aldık. Balkona çıktık, bir yerden müzik sesleri geliyordu, hemen otelin yakınlarından. Zeynebe, “Gidip bakalım mı kız?” diye sordum. Zeynep de, “Olur bakalım, belki de kısmetimiz çıkar!” deyince ben gülmeye başladım. “Neden gülüyorsun kız, iki tane iri yaraklı zenci bulsak ve sikişsek kötü mü olur?” dedi. “Tabii ki iyi olur, ama önce yemek yiyelim, sonra gider bakarız!” dedim.

Otelin restoranına indik. Yemek yerken yan masada almanca konuşan bir çift vardı. Ben onlarla biraz sohbet ettim, onlar bir haftadır burdalarmış. Müzik sesinin nereden geldiğini sordum. Adam, “Az ilerde küçük bir köy var, çok ilginç bir yer, yerliler meydanda ateş yakıyor, yöresel muzik çalıyor, bol bol içip eğleniyorlar. Bazıları da sex yapıyor, isteyen de katılabiliyor!” dedi. Seks yapma kısmı dikkatimi çekmişti, “Siz katıldınız mı?” diye sordum. Adam gülerek, “Karım katıldı, ben sadece izledim!” dedi.

Bunu Zeynebe anlattım ve yemekten sonra oraya gittik. Otelin çok yakınındaydı, yürüyerek iki dakikada gidilebiliyordu. Köy dediğim yer birkaç tane kulübe gibi, üstü hasırla kapalı kerpiç evlerden oluşuyordu. Köy meydanı gibi küçük bir yer vardı, odunlarla ateş yakılmış, ateşin etrafında yerlerde minderler vardı. Kadınlı erkekli dans ediyorlardı ateşin etrafında, içki içip, şarkılar söylüyorlardı. Bazıları ise resmen erotik dans ediyordu. Biz minderlere oturduk izliyorduk. Birkaç tane turist kadın daha vardı bizden başka. Yarı çıplak zenci bir kadın bize de o içtikleri içkiden ikram etti, içmeye başladık. İçkimiz bitince kadın yenisini getirdi. Tadı bir garipti ve ikinci bardaktan sonra kafalarımız bir hoş olmuştu…

Gece ilerledikçe olay daha da ilginçleşti. Bize içki ikram eden zenci kadın o turist kadınları sırayla bir kulübeye götürüp, aynı yerli kadınlar gibi önlerinde sadece amlarını kapatacak bir küçük bezle geri getiriyordu, memeleri açık olarak. O zenci kadın sırayla beni ve Zeynebi de götürüp soydu, belimize amlarımız kapatacak bir bez bağladı, memelerimiz açık olarak çıktık kulübeden. Şimdi oradaki tüm turist kadınlar, biz de dahil, yerli kadınlar gibi olmuştuk…

Zenci erkekler turist kadınları dansa kaldırmaya başladı. Tabii bizi de kaldırdılar. Buna dans etmek denirse tabii, sanki ön sevişme yapıyor gibiydiler. Ellenmedik, okşanmadık yerimiz kalmadı. Ama bizim zaten canımıza minnet, kendimizi olayın akışına kaptırmıştık. Dans ederken içkiden dolayı olsa gerek, kafamız dönünce Zeyneple minderlere oturduk, dans edenleri (!) izlemeye devam ettik…

Zenci erkeğin biri dans ettiği turist kadının kulağına birşeyler söyledi. Kadın da ona bir şeyler söyledi, sonra el ele tutuşarak kulübenin birine girdiler. Kulübenin kapısı falan yok, içerde ise yerde serili minderlerin haricinde başka bir şey yok. Bu Zeynebin de benim de dikkatimi çekmişti, ikimiz de oraya bakıyorduk. Kulübeye girenler önlerindeki bez parçalarını da çıkarmışlardı, yani çırılçıplaktılar. Turist kadın zenci erkeğe sakso çekmeye başladı. Derken o külübeye bir turist kadın daha girdi, şimdi ikisi birden sakso çekiyordu zenci adama…

İlgi çekiciydi, adamın yarağı dünkü yediğim kadar büyük değildi, ama hatırı sayılırdı. Zeynep, “Ben de gidip biraz o yarrağı somuracağım!” dedi. Ben şaka yaptığını sandım, ama gerçekten gitti ve diğer iki kadının yanına çömeldi ve adamın yarağını somurmaya başladı. Zenci adam Zeynebin önündeki bezi de çıkardı. Sırayla adama sakso çekiyorlardı. Ben hayretle izlerken o kulübeye iki tane zenci erkek daha girdi…

O sırada benim yanıma zenci bir erkek geldi, elimden tutup beni dansa kaldırdı. Adam sanki gündüz feneri gibiydi, kömür ondan beyaz kalır, öylesine siyah idi. Zayıf, ama kaslı ve uzun boyluydu. Dans ederken yarağının önündeki bezden aşağı sarktığını görebiliyordum. Bu kadar uzununu hiç görmemiştim…

Biraz dans (!) ettikten sonra bana birşeyler söyledi, ama yabancı dilim olmadığı için anlamadım. İltifat ediyordur diye gülümsedim. Adam da gülümseyerek kafa salladı, ben de kafa salladım. Elimden tutup beni boş bir kulübeye götürdü. Beni mindere oturttu ve öpmeye başladı. Beni soydu, yani sadece amımı örten bezi çözüp aldı, kenara attı. Beni mindere yatırıp yavaşca amımı yalamaya başladı. Bu nasıl yalama öyle, inanılmazdı, dün sikiştiğimiz zencilerden daha güzel yalıyordu. Sonra beni oturttu ve kendisi ayağa kalktı, önündeki bezi çözüp attı. Yarağını ağzıma verdi. Ben de saksoya başladım, tabii sadece yarağın başını emebiliyordum, kara yılan gibi yarağı vardı…

Sertleşene kadar başını yalayıp somurdum. Kıvama gelmiş olacak ki, beni kaldırdı ve mindere yatırıp yarağını amıma yavaşça geçirdi. Hepsinin girmesi zaten mümkün değildi, girdiği kadarıyla pompalamaya başladı. Memelerimi öpüyor, avuçluyor ve amıma pompalamaya devam ediyordu. İnanılmaz zevk veriyordu. Adam makine gibi pompalarken ben gözlerimi kapatmış zevkin tadını çıkarıyordum. Dudaklarıma bir şeyin dokunduğunu hissedip gözlerimi açtığımda, başka bir zencinin yarağını ağzıma sokmak istediğini gördüm. Hiç itiraz etmeden ağzımı açtım ve o da ağzımı sikmeye başladı. Külübede ışık yoktu, sadece meydanda yanan ateşin ışığı vuruyordu içeriye, zaten adamlar simsiyah, pek şey göremiyordum ama müthiş zevk alıyordum…

Beni siken zenci amımdan çıktı ve kendisi sırt üstü uzandı, beni de üstüne alarak yarağını amıma sokup hoplatmaya başladı. Öbürünü görmesem de yarağını tekrar ağzımda hissettim, iki eliyle kafamı tutup ağzımı sikmeye başladı. Ama madem ben yarağın üstünde oturuyorsam, beni siken adam da iki eliyle götümün yanaklarını tutuyorsa, memelerimi avuçlayan kimdi? Galiba bir zenci daha gelip katılmıştı bize. Ortamı bozmak istemedim ve yarağın üstünde zıplamaya devam ettim…

Bir süre sonra beni siken zenci beni üstünden kaldırdı ve domalttı. Arkadan amıma yarak girdiğinde bunun farklı bir yarak olduğunu hissettim. Kalınlığı farklıydı ve farklı bir tempoda sikiyordu. Biri sikiyor çıkıyor amımdan, öteki giriyor amıma sikmeye devam ediyordu. O içtiğimiz içkiden olsa gerek kaç kişinin siktiğini çözemiyorum, ama sanki sonradan başka bir erkek daha katılmıştı bu sikişe. Zaman kavramını da kaybetmiştim. Farklı farklı yaraklar yiyerek farklı şekilde orgazmlar oluyordum. Aldığım zevkin tarifi mümkün değildi. Derken amımın içine döller fışkırmaya başladı. Amıma boşalan çekiliyor, bir başkası amıma girip boşalıyordu. Amıma döllerini boşaltan önüme gelip yarağındaki dölleri ağzımda temizletiyordu…

Çok çok uzun bir sikiş olmuştu, kaç zencinin yarağını yediğimi bile bilmiyordum. Sikişmeyi bitirdiğimizde beni tekrar dışarı çıkardılar. Meydanda yanan ateşin ışığıyla seçebildim, beni ilk siken o genç zenciden başka dört tane orta yaşlı zenci çıkmıştı kulübeden. Yani ben az önce beş zenciyle sikişmiştim!

Aklıma birden Zeynep geldi. Onun girdiği kulübeye gittim. Zeyneple birlikte diğer turist kadınlar, tüm vücutları döller içerisinde yatıyordu. Kulübede o anda sadece bir zenci erkek vardı, ayakta durmuş Zeynebin üstüne doğru 31 çekiyordu ki, az sonra Zeynebin yüzüne fışkırttı döllerini ve gitti. Hemen Zeynebin yanına oturdum, “İyi misin kız, nasıldı?” dedim. Zeynep gözüne denk gelen dölleri parmağıyla sıyırıp, “Harikaydı, ama halen sarhoş gibiyim! Ya sen ne yaptın?” dedi. Ben de anlattım…

Zeynep kendini biraz toparlayınca çıktık kulübeden. O bize içki ikram eden kadın elinde havlularla bizi bekliyormuş, bir şeyler diyerek bizi bir kulübenin arkasına götürdü. Birkaç kova su ve bir plastik maşrapa vardı. Havluları oraya asıp gitti. Zeyneple gülüşmeye başladık. Birbirimize maşrapayla su dökerek yıkandık. Kurulandık. Tekrar kulübenin ön tarafına geçtiğimizde aynı kadın elinde elbiselerimiz ve çantalarımızla bizi bekliyordu. Elbiselerimizi giyindik, çantalarımızı aldık.

“Kız Zeynep, bu kadına bahşiş vermeliyiz galiba?” dedim. Zeynep, “Verelim tabii, sevinir garibim!” dedi. Cüzdanımı çıkardım, fakat ne kadar vereceğimizi bilmiyordum. Bahşişi az vermek de, çok vermek de bazı kültürlerde hakaret sayılabiliyordu. En iyisi kadının kendisine sormaktı ne kadar uygun olur diye. Almanca soruyorum, kadın anlamıyor, kadın başka bir dilde birşey söyüyor, biz anlamıyoruz. Turist kadınlardan birine sorayım diye etrafıma bakınırken, ateşin önüne oturmuş içki içen Samuel’i gördüm. Seslendim, yanımıza çağırdım. Geldi. “Samuel sen bilirsin, ne kadar para versek uygun olur?” dedim.

Samuel kadınla kendi dilinde birşeyler konuşup, bana, “Sen 50 Euro vereceksin, Zeynep ise 60 Euro!” dedi. Şaşırmıştık, “İki kova su için o kadar para istenir mi? Hem niye birimiz 50, birimiz 60 Euro veriyoruz?” dedim. Samuel gülerek, “Su için değil o para, sizinle seks yapan erkeklerin ücretleri!” dediğinde biz şok olduk. Meğer kişi başı 10 Euro imiş. Yani ben 5 kişiyle sikiştiğim için 50 Euro ödemem gerekiyormuş, Zeynep de 6 kişiyle sikişmiş, 60 Euro!

Aslında bu rakamlar bizler için önemsiz rakamlardı. Ama tuhaf olan şey üste para verip kendimizi siktirmekti. Şaşkınlığımızı atıp ücreti ödedik. Ben Samuel’e, “Ee, bu kadına ne kadar bahşiş vermemiz lazım?” dedim. Samuel kadınla bir şeyler konuştu ve “Bahşişe gerek yokmuş, zaten iki kocasıyla da seks yapmışsınız!” dediğinde biz bir kez daha şok olduk, Zeyneple birbirimize bakıp kaldık. Zeynep, “Olsun, kadın bahşişi hak etti!” diyerek kadının eline 20 Euro tutuşturdu. Samuel orada biraz daha takılmak istedi, biz otelin yolunu tuttuk. Ama otele varana kadar Zeyneple kahkalarla gülüştük…

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yola çıktık ve Başkente döndük. Dünkü sikişten sonra zenci yarağına öyle bir doymuştuk ki, o oldu. Afrika’da kaldığımız sürece başka zencilerle sikişmedik. Zaten kocalarımız da işlerini bitirip dönmüştü. Kalan tatil günlerimizi kocalarımızla geçirdik. Tatil bitince de Almanya’ya döndük.

Ama halen Zeyneple buluştuğumuzda Afrika maceramızı hatırlayıp kahkahalarla güleriz 🙂