Sadık öğretmenin evinde bir hafta daha misafir kaldık. Ama Esra abla Mehmet amcayı kaplıcaya götürmeye birdaha gelmedi, çocukları bahane edip evde kaldı. Sadık öğretmenle babam da gün aşırı dönüşümlü olarak Esra ablayla evde kaldı. Tabii gündüzleri evde hangisiyle kaldıysa sikiştiklerinden emindim. Geceleri ise birlikte siktiler Esra ablayı ve ben de her seferinde yine merdiven sahanlığından izledim sikişmelerini. Sanırım Esra abla izlediğimi fark etti, ama hiç istifini bozmadan sikişmeye devam etti ve bu konuyu hiç açmadı…
Nihayetinde köye döndük. Döndükten bir ay kadar sonra babam Konya merkezde işe girmiş, eski düzen yeniden kurulmuştu. Babam bu girdiği işte lojmanda kalıyor, sadece pazar günleri köye gelebiliyordu. Geldiğinde de çok yorgun oluyordu ve Esra ablayı sikmeye bile hali kalmıyordu. Tabii bu durum Esra ablayı sinir küpü ediyor, yine çekilmez bir kadın oluyordu. Mehmet amcaysa kaplıcadan döndükten sonra daha da kötüleşmiş, yürüyemez olmuştu, bütün gün odasındaki yatakta yatıyordu…
Hastanedeyken Esra ablaya evde bakım aylığı alabileceğini söylemişler. Bu haber Esra ablayı sevindirmişti, hiç değilse eli biraz rahatlayacaktı. Ama dediklerine göre önce eve gelip hem hastayı görüp hem de maddi durumu inceleyeceklermiş. Şartlar uygunsa maaş bağlanacakmış. Esra abla müracaat etmiş, incelemye gelecekleri günü sabırsızlıkla bekliyordu…
Gelecekleri o gün sabah kahvaltıyı Esra abla ve bebekleriyle birlikte yaptık. Mehmet amca odasındaydı hep. Kahvaltımızı bitirmiş otururken Esra abla birden memesini çıkarıp (babası Sadık öğretmen olan) küçük bebeğini emzirmeye başladı. Pempe ucu olan iri memesi çok güzel görünüyordu. Ben şaşkınlıkla bakarken, bana gülümseyip, “Senin zaten görmediğin şey değil!” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim, utançla kafamı öne eğdim. Çenemden tutup başımı kaldırdı ve “Beni izlemekten zevk mi alıyorsun kerata?” deyip sırıttı. Sonra uzun uzun konuştuk. Sadık öğretmenin evinde onları dikizlediğimi görmüştü. Ben, belki ben de Esra ablayı sikebilirim diye düşünüyordum. Ama Esra abla beni pek erkek yerine koymuyor, daha çocuk olarak görüyordu. Ama onu izlemem de hoşuna gitmişe benziyordu.
Ortalığı topladıktan sonra, “Ben hazırlanayım!” deyip bebeleri yanıma bırakıp içeri geçti. Önce banyonun yolunu tuttu, ardından odasına geçti. Odadan çıktığında küçük dilimi yutacaktım. Üzerinde siyah ipek bir elbise, ip şeklindeki askıları omuzlarını ve memelerinin yarısını örtüyordu anca. O kadar inceydi ki kumaşı, sütyensiz dik memeleri ve altındaki varla yok arası tanga külot belli oluyordu. Elbise dümdüz karnından inip aşağıda, yuvarlak poposunun bir karış altında bitiyordu. Bacaklarına parlak incecik siyah jartiyer çoraplarını giymişti.
(Bu giydiklerini babam şehirden alıp getiriyordu, geceleri giydiriyor, oruspu gibi evin içinde dolaşmasından aşırı tahrik oluyordu. Bana çaktırmamaya çalışarak avuçluyor, elliyor, bir punduna getirip sikiveriyordu Esra ablayı. Zaten ikisi de beni çok takmıyor, dediğim gibi daha çocuk olarak görüyorlardı. Mehmet amcaysa odasında herşeyden habersizdi.)
Esra abla yanıma oturup bacak bacak üstüne attı. Güzel bir makyaj da yapmıştı, kırmızı rujlu dudakları ile tam bir afet olmuştu. “Birazdan gelmeleri lazım. Geçen hastanede kadının biri dedi, iki tane erkekmiş gelenler, biraz ikna edici olmam lazım!” deyip güldü ve hemen sonra da, “Babana söyleme sakın, aramızda kalsın, söz sana dondurma alırım!” dedi. Ne yalan söyleyeyim benim canıma minnetti doğrusu, böyle yarı çıplak evin içinde gezen sexy bir kadının olması…
O gün akşama kadar bekledik ama gelen olmadı. Esra ablanın da canı sıkılmıştı, o kadar hazırlık boşa gidecekti. Güneş batmaya yakın büyük bahçe kapısı sert biçimde çalındı. Koşup bahçe kapısını açtığımda, kapının önünde çekici üstünde bir arabayla yanında üç adam dikiliyordu. İkisi hastaneden gönderdikleri adamlardı, diğeri de çekicinin şöförü. Üçünün de üstleri başları toz toprak içindeydi. Biraz sonra Esra abla çıktı evin kapısına, “Geldiler mi?” diyerek. Yorgun argın duran adamlar avını gören kaplan gibi gözlerini Esra ablaya diktiler. Köy yerinde böyle bir kadınla karşılaşmak gerçekten beklemedikleri birşey olsa gerekti. Esra abla, kapıda donup kalan adamları o cilveli sesiyle kendine getirdi ve hepsini içeri buyur etti.
Meğerse adamlar gelirken köye az bir mesafe kala arabaları bozulmuş. Çekici beklerken gecikmişler. Çekici gelince de, köye bu kadar yaklaşmışken işi halledip öyle dönelim demişler. Yani piyangodan üçüncü bir adam daha çıkmıştı. Çekicinin şöförü insan azmanı gibiydi, iki metreye yakın boyu ve geniş kaslı kolları vardı. Adı Arif’miş. İncelemeye gelenlerden biri biraz kısa boylu, ama geniş vücutlu, yapılı bir adamdı. Onun adı da Suat idi. Diğeri ise ince ve orta boyluydu, onun adı da Okan imiş. Esra abla adamları öyle görünce banyo yapmaları için ısrar etti. Adamlar da sırayla banyoya girdi. Adamlar halen olayın şaşkınlığında, önleri kabarmış bir şekilde emredilenleri yapıyorlardı…
Sonuçta Mehmet amcaya ve evin durumuna bakıp onay verdiler. Bu arada Esra abla akşam yemeği için o güzelim vücudunu adamlara sergileyerek güzel bir sofra hazırladı. Yemeğin yanında da ikişer duble rakı atan adamlar tam çakır keyif olmuştu. Adamlar yemekten sonra gitmek için müsaade istediler, ama Esra abla ısrarla bir kahve içmeleri için ikna etti onları…
Elinde kahve dolu cezve ile boş fincanların olduğu tepsiyle geldi. Tepsiyi salonun ortasındaki alçacık sehpanın üzerine bırakıp tekli koltuğun ucuna ilişti. Sonra doldurduğu ilk fincanı karşıdaki kanepenin sağ başında oturan Arif’e uzattı. Bunu yaparken, aradaki mesafe nedeniyle iyice uzanmak zorunda kalmıştı. Birden adamların gözlerinin alev alev yanmakta olduğunu farkettim. Esra ablanın zaten kısacık olan elbisesinin eteği, kahve vermek için uzanıp eğilince iyice sıyrılmıştı, bacakları aralıktı ve bacaklarının arası minicik küloduna kadar görünüyordu. Ki, o minicik külodun da amınının dudakları arasında kaybolduğunu ben bile görebiliyordum. Yani külot yok farzedilebilirdi.
Esra abla adamların bakışlarını üzerinde hissettikçe bacaklarını biraz daha aralıyordu. Sonra da, pozisyonunu değiştirmeden, diğer fincanlara da kahve doldurmaya başladı. İnadına ağırdan alıyordu, sanki adamları kudurtmak istiyor gibiydi. Sonunda fincanları onlara uzatmaya başladığında, birden daha da heyecanlandı. Üçünün de pantolonlarının önünde çadırlar kurulmuştu. Esra abla o güzel memelerini adamlara uzun uzun sergileyerek kahveleri dağıtıp yerine oturdu. Sere serpe oturmuştu. Sadece adamlar değil, Esra abla da son derece tahrik olmuş, vücudunu güçlü bir sikilme isteği kaplamıştı. Adamlara sanki (Beni kucağınıza alın, sikilmek için yanan amımı sikin, her yerimi okşayın!) der gibi yalvarır gözlerle bakıyordu…
Esra abla kahvesini bitirip, fincanı sehpadaki tepsinin içine koydu ve yeniden arkasına yaslandı. Artık bacak bacak üstüne atmaktan vazgeçmişti. Onun yerine, bacakları hafifçe aralık oturuyordu adamların karşısında. Yine üçünün de gözü üzerindeydi ve Esra ablanın bundan tanımlanamaz bir haz aldığı belliydi. Ama sanki kontrolünü elinden kaçırmış gibiydi, adamların bakışlardan tahrik oldukça bacakları biraz daha aralanıyordu. Sonunda, yine küçük külotlu amını göstermeye başladı adamlara. Üstelik şimdi şişmiş ve sulanmıştı da amı…
Adamların fısıldayarak aralarında konuştuğunu duyuyordum, ama konunun Esra abla olabileceğinden başka bir tahmin yürütemiyordum. Esra ablanın ise artık yalnızca ayak parmaklarının uçları değiyordu yere. Dizleri, elinde değilmiş gibi hareket etmeye, ritmik hareketlerle hafif hafif açılıp kapanmaya başlamıştı…
İşin sonunun nereye varacağı belli olmuştu, bunu düşünmek de kafamda o ezbere bildiğim sahnelerin dönmesini sağlıyordu. Bu durumdan ben de zevk alıyordum ve bundan şikayetçi değildim. Ama benim orada olmam adamları mahvetmişti. İçlerinde en kötü durumda olan, sol başta oturan Suat idi. Pantolonun önünü saklayabilmek için sürekli çaba harcıyor, öne doğru eğilip, dirseklerini dizlerine dayıyordu. Diğerlerinin durumu da pek farklı değildi. Bütün bunları görmek de ayrıca tahrik edici geliyordu bana.
Esra ablanın durumu da iyi değildi, ateş basmış bir hali vardı. Memelerinin uçları da sertleşmiş, ince kumaşın altından birer zeytin tanesi gibi görünmeye başlamışlardı. Esra abla kendini olup bitenlere öylesine kaptırmıştı ki, içeride uyuyan bebenin ağlamasıyla kendine zar zor geldi. Yerinden kalkarken elbisesinin eteğini biraz daha açmaya dikkat etti. Sonra kendisini dikkatle süzen gözleri üstünde hissederek, ince ipek elbisenin eteklerini uçura uçura, götünü kıvırta kıvırta, içeriye bebeğinin yanına gitti.
O gidince ortam biraz sakinleşmişti. Adamlar bana Esra ablanın neyi olduğumu falan sordular. Hepsinin de aklında Esra ablayı evire çevire sikmek olduğundan emindim. Ben de işleri biraz hızlandırmak adına, uykumun geldiğini söyleyip müsaade istedim ve kalktım. Esra ablanın yanına uğradım, yatağa uzanmış halde bebeğini emziriyordu. Eliyle yanına çağırıp, yalvaran gözlerle, “Burda kalıp bebelere bakar mısın?” dedi. Aslında bunu sormakla, adamlarla sikişmek istediğini ifade ediyordu resmen. Kabul ettim. Sıkı sıkı tembihledi, “Eğer uyanırsa küçük olan, ağzına emziğini ver. Büyüğü sabaha kadar uyur zaten!” deyip seke seke salonun yolunu tuttu…
Bebeler uyuyordu. Ben de biraz sonra onları gizlice izlemek için koridorda yerimi aldım. Kafamı salona uzattığımda, Arif denen adamın önünde domalmış olan Esra ablayı gördüm. Arif pençe gibi elleriyle Esra ablanın götünün yuvarlaklarını avuçluyordu. Az sonra Arif sikini çıkarıp amının dudaklarına değdirdiğinde Esra abla bu temasla zevkten titredi. Sonra götünü biraz daha havaya kaldırıp iyice öne eğildi ve beklemeye başladı. Arif tek bir hareketle Esra ablanın külodunu tutup kopardı ve heyecanla, titreye titreye bekleyen amına sikini dibine kadar bir anda soktu. Esra abla neredeyse çığlığa benzeyen bir inlemeyle koyverdi kendini. Amı bir anda dolmuştu. Arif’in taşakları o kadar büyüktü ki, siki de kocaman bir şey olmalıydı…
Esra abla gözlerini kapatıp kendini artık amına girip çıkmaya başlayan sike bıraktı. Arif ise var gücüyle yükleniyordu Esra ablaya, elleri beline kaymış, sikini ucuna kadar çıkarıp tekrar sertçe dipliyordu. Taşaklarının Esra ablanın amına çarpınca çıkardığı sesler yankılanıyordu salonda. Diğer ikisi ise şimdilik sadece çıkardıkları siklerini okşayıp izliyordu. Bu zevk darbelerine daha fazla direnemeyen Esra abla titreyip kasılmaya başladı. Arif hiç oralı olmadan daha da hızlı gidip gelmeye başlamıştı. Torba gibi sarkan, hareket ettikçe sallanan ve her geçirişinde kaymak gibi amına yapışan kocaman taşakları vardı…
Esra abla birden elini arkaya uzatıp adamın taşaklarını avuçladı. O anda Arif’in vücudu birden kasılıverdi ve son kez dibine kadar sokup dölleri fışkırtmaya başladı. Esra abla şimdi daha yoğun titriyor, zevk feryatlarıyla homurtular çıkaran Arif’e eşlik ediyordu. Arif Esra ablanın üstüne yığılıp kaldı…
Biraz sonra yavaş yavaş kendine geldiklerinde, Suat ve Okan da ayaklanıp Esra ablanın yanına geldiler. Arif kendini koltuğa zevk sarhoşluğu içinde bıraktı. Diğer ikisiyse çoktan çırılçıplak soyunmuş, Esra ablanın memelerini ve götünü okşuyor, dudaklarına öpücükler konduruyorlardı. Bu arada Suat, Esra ablanın üstündeki tek giysiyi tuttuğu gibi yırtarcasına çıkarttı. Artık hepsi de çırılçıplaktı. İki erkeğin birden her yerini mıncıklamasına kendini bırakmıştı Esra abla. Okan sırım gibi, kaslı bir erkekti. Siki de epeyce uzun ve tüm vücudu gibi koyu renkteydi. Siki, bir yay gibi, göbeğine doğru kıvrılmış duruyordu. Sikinin başı kocamandı.
Suat’ın siki de en az Okan’ınki kadar uzundu, üstelik çok daha kalındı. Esra abla ellerini iki yanına uzatıp, sikleri sımsıkı kavradı. Suat memelerini yalamaya başlamış, Okan da kocaman açtığı ağzını Esra ablanın dudaklarına yapıştırıp emmeye girişmişti. Sağ memesi Suat’ın bir vantuz gibi emen ağzının içinde neredeyse kaybolmuştu. Dudakları, Okan’ın ağzının içine hapsolmuştu ve deli gibi öpüşüyorlardı. Aynı anda da iki elindeki sikleri okşuyordu…
Okan daha fazla dayanamadı, Esra ablayı önünde domaltıp amının dibine kadar geçiriverdi. Esra abla buna zevk iniltisiyle karşılık verdi. O güzel götünü adama daha da ittirip bir dansöz gibi kıvırıyor, amındaki sikin keyfini çıkarıyordu. Suat da ön tarafa dikildi ve önünde sallanan koca sikini Esra ablanın dudaklarına değdirdi. Esra abla ağzını açıp hırsla emmeye başladı. Arkasındaki Okan ise sikini seri bir şekilde sokup çıkarmaya başlamıştı. Önceleri yavaştı hareketleri, ama giderek hızlanmış, sonunda tıpkı bir piston gibi sikmeye başlamıştı. Suat da neredeyse aynı hırsla Esra ablayı ağzından sikiyordu şimdi…
İki sikin arasında mahvolmuştu Esra abla. Sikilmenin zevkini iliklerine kadar hissediyor, evin içinde zevk feryatları yankılanıyordu. Okan bir elini Esra ablanın belinden çekip parmağını göt deliğine bastırarak, “Oohh, oruspu, senin bu götünü de sikeceğim!” diyerek amını hızla sikmeye devam ediyordu. Ağzını sikmekte olan Suat’ın hareketleri daha da hızlanmış, ağzından zevk iniltileri çıkarır olmuştu, sanırım boşalmaya yakındı. Okan’ın hali de ondan farklı değildi, boşalmamak için kendini kastığı, bütün kaslarının gerildiği belli oluyordu. Var gücüyle Esra ablanın amına yükleniyor, amının dibine ulaşmaya çalışıyordu…
Okan daha fazla dayanamadı ve büyük bir homurtuyla son bir kez dibine kadar geçirdi ve titreyerek döllerini Esra ablanın amına akıtmaya başladı. Aynı anda Esra abla da kasılıp orgazm olmaya başladı. Suat ise sikini gırtlağına kadar sokmuş ve o da boşalıyordu. Müthiş bir manzaraydı gerçekten. Zevkten seyiren, terlemiş, kızarmış bedenleri insanı çileden çıkarıyordu. Esra abla o zevk sarhoşluğu ile ağzındaki sike bir vantuz gibi yapışmış, iştahla emiyor, Suat’ın döllerini yutuyordu. Yarı baygın yığılıp kalana kadar da emdi, emdi, emdi…
Şimdi Arif hariç hepsi halının üstünde sere serpe uzanmıştı. Herkes çıplaktı. Acaba gidecekler miydi artık? Bunun cevabı için çok beklememe gerek kalmadı. Esra abla uzun zamandır doğru dürüst sikilmemişti ve anlaşılan bu sikiş yeterli gelmemişti, elini amına atıp okşamaya başladı. Kelimenin tam anlamıyla vıcık vıcıktı amı. Adamların dölleri kendi am sularına karışmış ve sadece amını değil, tüm bacak arasını sırılsıklam ve kaygan bir hale getirmişti…
Esra abla, yanında uzanan Suat’ın sikini tuttuğunda yeni bir ateşi yakmıştı. Parmaklarını sikin çevresine dolayıp sıvazladı birkaç kez. Çok geçmeden de yine o eski halini almıştı elindeki sik. Onları izleyen Arif’le Okan’ın da sikleri kazık gibi olmuştu tekrar, kocaman, kapkara ve kalın iki sik. Esra ablanın parmakları Suat’ın sikinde durmadan hareket ediyor, en dibinden şişmiş başına kadar her yerinde geziniyordu…
Suat birden Esra ablayı sırtı kendine gelecek şekilde kucağına çekti. Esra abla da ayaklarını Suat’ın bacaklarının iki yanında yere dayayıp kendini dengelemeye çalıştı. O uzun sik yarıya kadar içine kaymıştı bile. Ama Esra abla zorlanıyordu, yüzü gerilmişti. Çok geçmeden sebebini anladım, Suat o koca siki Esra ablanın götüne sokuyordu. Ama yarısını anca sokabilmişti. Esra abla gözlerini kapayıp başını öne eğdi, ellerini Suat’ın dizlerine dayadı ve yavaş yavaş sikin üstüne oturmaya başladı. Suat’ın haşmetli siki ağır ağır gözden kaybolurken Esra abla acele ediyor, bir an önce o koca sikin tamamını götüne almaya çabalıyordu…
Sonunda götü Suat’ın sikini tamamen aldı ve ağzından küçük zevk çığlığı kaçırarak zaferini kutladı Esra abla. Biraz hareketsiz kaldıktan sonra götü hareketlendi. Şimdi Esra abla götündeki sikin üstünde çılgın bir dansa başlamıştı sanki. Götü yukarı aşağı, sağa sola, ileri geri, her yöne hareket ediyordu. Götü Suat’ın sikini sımsıkı kavramış, adeta sağıyordu. Gözleri halen kapalıydı, zevkten kendini kaybetmişti sanki. Götünü her yukarı kaldırışında, o upuzun sik nededeyse ucuna kadar çıkıyordu götünden, sonra hırsla geri oturuyor, yeniden köküne kadar içine alıyordu…
Daha fazla dayanamayan Arif ve Suat iki yandan gelip Esra ablanın önünde ayakta durdular. Kapkara, koskocaman sikleri neredeyse birbirine değiyordu. Esra abla ağzını aralayıp dilini dışarıya çıkardı ve siklerin o mantar gibi şişip morarmış başlarını yaladı. Sonra da değiştire değiştire emmeye başladı sikleri. Sonra Arif Esra ablayı omuzlarından tutup hafifçe geriye doğru itti. Esra ablanın elleri şimdi arkasında, Suat’in omuzları hizasında yere dayanmıştı. Bacakları alabildiğine açık, Suat’ın siki dibine kadar götündeydi. Esra ablanın sikilmekten kızarmış amı, açık bir ağız gibi duruyordu. Zevkten buğulanmıştı Esra ablanın gözleri…
Arif, Esra ablanın bacaklarının arasına yerleşti. O kocaman sik amının dudakları arasına girdiğinde, elektrik çarpmış gibi titredi Esra ablanın tüm vücudu. Sonra tek bir harekette dibine kadar soktu Arif. Neredeyse aynı anda Okan da yandan sokulup Esra ablanın başını çevirmiş ve sikini ağzına sokuvermişti bir anda. Şimdi adamların üçü birden hareket halindeydiler. Üçü birden sikiyordu Esra ablayı. Aynı anda amından, götünden ve ağzından sikiliyordu Esra abla. Üç koca sikli adamın arasında vahşice sikiliyordu…
Suat ve Arif birlikte bir ritim tutturmuşlar ve Esra ablanın amını ve götünü sırayla sikiyorlardı. Ağzındaki sikten dolayı boğuk iniltiler çıkaran Esra ablaysa yarı baygın ve bulutların üzerinde gibi bir haldeydi. Ben onları izlerken zaman algımı yitirmiştim, benimle birlikte onlar da dünyayla bağını koparmış, hırsla sikişiyorlardı. Derken Esra abla daha önce hiç görmediğim bir kasılmayla büyük bir çığlık attı. Amını sikmekte olan Arif’e sıkıca sarıldı. Vücudu kasılıyor, elektrik çarpmış gibi titriyordu. Amı eminin Arif’in sikini içinde sağıyordu…
Haksız olmadığımı, bu duruma daha fazla dayanamayan Arif’in Esra ablanın üzerine kapanıp boşalmaya başladığında anladım. Adeta böğürerek birbiri ardında salvolarla boşalıyordu. Bu durum, Esra ablanın götünü sikmekte olan Suat’ın da patlayıp döllerini Esra ablanın minik götüne akıtmasına yetmişti. O anda 31 çekmekte olan Okan ise tek vücut olmuş bu üç kişinin üzerine akıtmaya başlamıştı döllerini. Gerçekten inanılmaz bir manzaraydı…
Tam o sırada içeriden bebeğin ağlama sesi yükseldi. Ben hemen sessiz adımlarla odaya geçip Esra ablanın tembihlediği gibi emziğini verdim. Bebek susup tekrar uyumaya başladı. Biraz sonra da çırılçıplak halde Esra abla bebeğe bakmaya geldi. Sikilmekten kızarmış vücudunun her yeri ter ve zevk sıvılarıyla doluydu, amından ve götünden erkeklerinin dölleri süzülüyordu, yüzü ve vücudu yumuşamış, yüzünde anlamsız bir tebessüm vardı. Kısık sesle, “Uyudu mu geri?” diye sordu. Başımla onayladım ve ben de kısık sesle, “Gittiler mi?” diye sordum. Çok absürt bir durumdu gerçekten, Esra abla karşımda çırılçıplaktı ve az önce üç erkek tarafında vahşice sikilmişti, ben de izlemiştim.
Gözlerini kaydırarak, “Banyoya girdiler, ben de yanlarına gidiyorum şimdi!” dedi ve suratında yine o anlamsız tebessümle başımı okşadı. Sonra da güzel götünü kıvırta kıvırta erkeklerinin yanına gitti. Bir süre sonra banyodan Esra ablanın zevk feryatları ve erkeklerin homurtuları yükselmeye başladı. Onların sikiş seslerini dinlerken, acaba bir gün ben de Esra ablayı sikebilir miyim düşünceleri içerisinde 31 çekerek uyudum…
Sabah erkenden uyandığımda evin içinde büyük bir sessizlik hakimdi. Usul adımlarla gidip salona baktım, ama kimse yoktu. Yavaşça Esra ablanın yatak odasının kapısını araladığımda aradığımı bulmuştum. Esra abla ve 3 erkek çırılçıplak halde birbirlerine sarılmış vaziyette mışıl mışıl uyuyorlardı. Odada buram buram seks kokusu vardı, demek ki banyodan sonra yatak odasında devam etmişlerdi…
Herkes uyandığında, adamlar kahvaltı falan yapmadan gittiler. Ama Esra abla, akşam mesaiden sonra tekrar geleceklerini söyledi. Nitekim babam gelene kadar o haftayı sikişerek tamamladılar. Esra abla o gece benim de durumdan haberdar olduğumu anlatıp erkeklerinin tamamen rahata ermelerini sağlamıştı. Esra abla artık o üç gece boyunca evde ince şeffaf bir sabahlıktan başka birşey giymez olmuştu. Erkeklerse sadece boxer ile dolaşıyordu…
Ne zaman yanlarına gitsem, Esra ablayı evin farklı yerlerinde domaltılmış sikilirken, bir erkek bedeninin altında inim inim inlerken, duvara dayanmış amına pompalanırken, ya da birisinin kucağında, mutfakta veya banyoda, iki ya da üç erkekle sikişir bulabiliyordum. Gece boyunca zevk feryatları bütün evi kaplıyordu. Adamları tekrar giyinik görmek için pazar sabahına kadar beklemem gerekti. Esra abla babam gelesiye kadar kadınlığını doyasıya yaşamıştı. Ben ise artık sevgili Esra ablanın sırdaşı olmuştum 🙂